Mısır, BAE, Suudi Arabistan ve Bahreyn'den oluşan "Arap Dörtlüsü" Libya meselesiyle birlikte iyice ön plana çıkmaya başladı.
Özellikle Arap milliyetçiliği temelli hareket kendisini Türk ve Pers karşıtlığı üzerine konumluyor.
Libya'da Serrac karşısında Hafter'i destekleyen dörtlü Moskova'daki görüşmelerin sekteye uğramasında başat rol oynadı.
Bu devletlerin ortak özellikleri, herbirinin başında bir diktatör bulunması. Dolayısıyla Libya gibi ülkelerin başına da kendileri gibi bir diktatörün geçmesini istiyorlar. Bu şekilde özellikle Arap coğrafyasını konsolide etmeyi planlıyorlar.
Türkiye ve İran da bu süreçte benzer şekilde milliyetçiliği yükselterek "Arap Dörtlüsü"nün işini daha da kolaylaştırıyor.
İslam coğrafyasına baktığımızda milliyetçilikte büyük bir yükseliş görüyoruz. İşin daha da kötüsü halklar da buna eğilim gösteriyor. Bu da sorunu daha da içinden çıkılamaz bir hale getiriyor.
Bu devletler güç haritasını büyütmek için egemen devletlerin eksenine kaymaya başlıyor. Türkiye ve İran Rus eksenine kayarken Arap Dörtlüsü Amerikan eksenine doğru kayıyor. Bölgedeki Rus Amerikan savaşına alet olma tehlikesiyle karşılaşan bu devletler için daha da kötüsü birbiriyle çatışma riski.
Son dönemde Suud İran gerilimine Libya üzerinden Türkiye Mısır gerlimi de eklenmek üzere.
YORUM YAZ