Bugun...


HAYRİ BOSTAN: Hastalar ve hastalıklar
Hastaları anlayabilmek için bizzat bu hastalık ve tedavi sürecini bir şekilde yaşamak gerekiyor. Olumlu tarafından bakılırsa elbette her şeyde bir, hatta birçok hayır vardır demek geçiyor içimden.

facebook-paylas
Tarih: 11-01-2020 00:00
HAYRİ BOSTAN: Hastalar ve hastalıklar

Halamın oğlu vardı. Bizden birkaç yaş büyüktü. Giyinmesini, oturmasını-kalkmasını bilen beyefendi bir insandı. Ticaretle uğraşıyordu ve işleri hiçbir zaman yoluna girmemişti. Gel zaman git zaman, bir gün kanser olduğunu duydum. İstanbul’a getirdiler ve Süreyya Paşa’ya yatırdılar. Ziyaretine gittim apar topar. Karanlık bir yatakhanede sızım sızım ağlıyordu. “Getirdi attılar beni buraya. Ne arayan var ne soran” demişti. O zamanların SGK’sında müfettiş olan bir arkadaşım vasıtasıyla ilgi sağlamaya çalıştım; ama hastalığı ilerledi ve öldü. O halamın en büyük kızı da kanserdi. Çok uzun süreler tedavi oldu; ama sonunda o da vefat etti.

İki binli yılların başında babam hastalandı. Onun tedavisi ile de çok uğraştık.

Şehrimizde birçok hastane olmasına rağmen böyle hastaları hemen İstanbul’a ve daha çok da Göztepe’ye gönderirlerdi. Babamı ameliyat ettiler. Ameliyat sonrası bir türlü toparlayamadı. Başka hastanelere de götürdük. En sonunda Ok Meydanı SSK Hastanesinde vefat etti.

Çok sevdiğim bir akrabamız, Mustafa Ağabeyimiz de kanser olmuştu. Halamın oğlunu yatırdıkları o hastanede, Süreyyapaşa’da kemoterapi görüyordu. Birkaç kez ben de kendisine eşlik etmiştim. Daha çok genç bir insandı. Ama hastalık gence yaşlıya bakmıyor. Özel ve güzel doktorlara ameliyat yaptırdılar; ama ameliyat sonrası çok dolaşması, gezmesi sonucu enfeksiyon kapmıştı. Kurtarılamadı, vefat etti. 

O aralar kayınvalidem hasta oldu. Gene İstanbul’da bir hastanede açık kalp ameliyatı oldu.

Rahmetli annemin hastalık macerası da kırk gün kadar sürmüştü. Onun tedavisi hep şehrimizin hastanesinde devam etmişti. Özel bir oda tutma imkânımız olmuştu ve yanında kalanlar da rahat kalıyorlardı. Sonunda annemizi de yolcu ettik.

Hastalıklar hayatımızda hep vardı ve elbette hep olacaktı. Hastalarımızla meşgul oluyor, yaşadıklarımızla hayli deneyim kazanıyorduk; ama bizzat insanın kendisinin hasta olması gibi olmuyor bütün bunlar. Hastaları anlayabilmek için bizzat bu hastalık ve tedavi sürecini bir şekilde yaşamak gerekiyor. Olumlu tarafından bakılırsa elbette her şeyde bir, hatta birçok hayır vardır demek geçiyor içimden.

Hastalık sürecinde yaşadığım en büyük zorluklardan biri her sorana anlatmak, malumat vermek, arkası gelmez soruları cevaplamak oluyordu. Bu da insanı yoruyordu.

Demek ki hasta ziyaretlerinde fazla soru sormamak, ayrıntılara girmemek gerekiyor. Geleneğimizde “Hasta ziyareti kısa tutulur” deyişi bunu ne güzel anlatıyor.

İkinci en büyük zorluk da, hastalığınızı duyan herkesin size özenle tavsiye edeceği bir doktor, ya da alternatif tıbbi çözümlerinin olması. Eğer bunlara kulak verirseniz yakanızı kaptırmış oluyorsunuz. Dostlarınızın bu ardı arkası gelmez tavsiyelerinin önünde kuru bir yaprak gibi savrulmaya başlarsınız. Kararlı, akıllı ve mantıklı olur da böyle ne idüğü belirsiz safsatalara kulaklarınızı tıkarsanız işiniz kolaylaşır.

İnsan işin içine bir hasta olarak da olsa girince farkında oluyor ki tıp ilmi baş döndürücü bir şekilde ilerliyor.

Havalar kurak gidince nasıl yağmur duasına çıkılırsa, güneş tutulunca “küsuf”, ay tutulunca “husuf” namazı kılınırsa hasta olununca da tedavi olmamız gerekiyor.


Birisinin hasta olduğunu, ameliyat olduğunu duyduğumda bunu çok büyütmezdim gözümde. İmkân bulursam ziyaretine elbette giderim, ya da geçmiş olsun dileklerimi mesajla da olsa bildiririm; ama sağlıklı bir empati yaptığımı asla söyleyemem. İnsan bizzat yaşayınca bu tür ziyaret, arayıp sorma, bizzat ilgilenmenin ne kadar önemli olduğunu anlıyor. Bir hastanın elbette morale ihtiyacı vardır; ama bu ihtiyaç kesinlikle “moralini bozma, ruh sağlığını bozma” gibi nasihatlerle olmuyor. Aksine bu tür öğütler hastanın moralini ve sinirlerini daha da bozuyor. Onun için bir hastayı ziyaret etmek, mesaj yazmak, telefonla aramak ve iyi dileklerde bulunmak, hal hatırını sormak ona en güzel moral verme biçimidir kanısındayım.. Kanser gibi duyunca moralleri altüst eden bir hastalığı duyduğumuzda yaşayacağımız moral çöküntüsü “moralini bozma, moralini iyi tut” gibi öğütlerle düzelebilir mi?
Sevgili Peygamberimiz (sav) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyuruyor: “Hiç biriniz, başına gelen bir sıkıntıdan dolayı ölümü temenni etmesin. Bunu ille de yapmak istiyorsa şöyle dua etsin: Allah’ım! Benim için yaşamak hayırlı olduğu sürece beni yaşat. Benim için ölüm hayırlı olduğunda da beni öldür.”


Ne kadar güzel bir dua. Bizler, yaşamanın mı, ölümün mü hakkımızda daha hayırlı olduğunu bilemeyiz. En güzel dua Allah’tan her zaman her şeyin en hayırlısını dilemektir, öyle değil mi?

Ameliyattan yeni çıkmışsınız. Narkozun etkileri hala üzerinizde. Bir tarafınızda sonda torbası ve dren torbası asılı vaziyette damla damla dolmaktadır. Yukarıdan da serum takılıdır. Sağa sola kıpırdayamıyorsunuz. Gözlerinize uyku gelmiyor. Dakikalar; hatta saniyeler geçmiyor… Sağlıklı günlerin gafletle geçirildiği zamanları hatırlamanın tam da vaktidir. Hiçbir ağrınız, sızınız yoktur. Karnınız tok, sırtınız pektir. Ama o güzel zamanlar ne ölçüde değerlendirilebilmiştir. Hz. Peygamber(sav)’in, “ İki nimet vardır ki insanoğlu onların değerini ancak onları kaybedince anlar. Bunlar: Sağlık ve boş zamandır” sözünü hatırlamanın tam vaktidir.
Anlatmak istediğim aslında şudur: Hastalık, ameliyat ve benzeri musibetler insana çok şeyler katabilir.

Böyle bir hastalık ve tedavi sürecinde bir şey daha oluyor: Ne kadar çok dostlarınız, arkadaşlarınız, sevenleriniz, değer verenleriniz olduğunu fark ediyorsunuz. Hastalığınıza sevinenler de olabilir. Hastalığınıza üzülmediği halde siyaseten arayıp soran, geçmiş olsun diyenler de olabilir. Bütün bunları da bir sosyal gözlemci gibi gözlemlemek ve gerekli dersleri çıkarmak en iyisi bence. Hele de bazı dargın gibi olduğunuz kimselerin hiçbir şey yokmuş gibi sizi araması ve geçmiş olsun demesi çok güzel bir şey. Yani bizim de öyle olmamız, hastalık, ölüm gibi durumlarda asla dünyalık duyguları, dargınlıkları, küskünlükleri sürdürmemek; aksine barışmak için bir vesile yapmak, fırsat bilmek ne kadar güzel bir şey. Bu olgunluğu da elbette gösterebilenler olduğu gibi gösteremeyenler de vardır.
Şu dünya gezegeninde, yeryüzünde ne kadar küçük, güçsüz, fani, zayıf bir yaratık olduğumuzu düşünmek gerek.


Ameliyat sırası bana geldiğinde ameliyathane servisi geldi. Beni sedyeye koydular ve upuzun koridorlarda yol almaya başladık. Yaklaştıkça fotoselli lambalar bir bir yanıyor, kapılar bir bir açılıyor ve tıkır tıkır tekerlek sesleriyle gidiyoruz. Asansöre bindiriliyor, asansörden indiriliyoruz. Steril alandan geçince sedyenin tekerleri bile ilaçlanıyor. O kısımda sırasını bekleyen başka hastalarla sıraya konuyoruz. Burada insan sadece bir kemiyet. Adınız hasta. Sedye taşıyıcıları yüksek sesle konuşuyorlar. Çok farklı şeylerden, boş şeylerden konuşuyorlar. Sanki bizler orada yokmuşuz gibiler. Aynı işi yapa yapa iyice kanıksamışlar demek ki. Bence biraz da yeterli eğitim almamış kaba insanlar bunlar.


Nihayet sıramız geliyor. Uçsuz bucaksız labirentlerden devam ediyor yolculuğumuz. Ne kadar büyük bir ameliyathane burası böyle. Aynı anda yüzlerce hastayı ameliyat etmeye yetecek genişlikte ve donanımda ameliyathaneleri geçiyoruz ve bizim ameliyat olacağımız bölüme alınıyoruz.
Buradaki görevlilerin her biri görevini en iyi şekilde bilen ve uygulayan insanlar. Beni ameliyat edecek olan profesörü görüyorum. Kurbanını kesmeye hazırlanan kasap gibi oturuyordu karşımda. Altmış yaşlarında, kır saçlı, orta boylu, hoş bir insandı. İlk görüşmemizde kendisiyle fotoğraf bile çekilmiştik. Onu görünce bir rahatlık ve güven hissettim. Narkoz görevlisi burnuma bir şey tuttu. Kendimi yüksek kanyonların tepesinden aşağıya bırakır gibi bir hoşluk hissettim ve kendimden geçtim.

Yüksek seslerle adımı çağırıyorlardı. Acılar içinde kıvranıyordum. Yan taraftaki sedyelerde aynı durumda olan başka hastalar da vardı.


Göz yumup açıncaya kadar geçen bir yedi buçuk saatti yasadığım. Beni sanırım dört kişi kaldırarak nakil sedyesine aldılar ve odaya götürmek üzere aynı koridorlardan yolumuza devam ettik. Dışarıda hava kararmış, ışıklar yanmıştı. Hâlbuki bu koridoru geçerken henüz öğle vakti olmamıştı.
Zaman içinde zaman yaşatmışlardı bana. Ellerine sağlık...


İki bin on dokuzun son gecesiydi. O ve takip eden iki gece tansiyon yüksekliği ve aşırı sancılarım nedeniyle çok zor geçti. Bu ameliyatı çok hafife aldığımı düşündüm. Oldukça ciddi bir ameliyat geçirmiştim. Kollarımda serum yolları, tepemde serum, yan tarafımda dren ve sonda ile tam donanımlı bir operasyon neferiydim. Ağzım, dilim kurumuş, bir damla su çekiyordu ama kesinlikle su yasaktı. Islak pamukla dudaklarımı ıslatıyorlar, dilimi siliyorlardı, o kadar…


Çocukluğumda dedem dayıma boz bir at almıştı. O zamanlar bir at şimdiki bir araba demekti. Dedem atın severken baldırına bir şaplak atmış, at da ona bir çifte sallamış, dedem yaralanmıştı. Dedemi hemen oracıkta yaptıkları bir sala yatırarak taşıdılar ve şehre hastaneye götürdüler. Hemen ameliyata almışlar dedemi. Ben teyzelerimden sadece dedemin çok susadığını, su su diye diye can verdiğini duymuştum. “Eğer iyileşir de buradan kalkarsam bizim köyün derelerinde su bırakmayacağım, hepsini içeceğim diye sayıklıyormuş dedem. Ameliyat olan hastalara su verilmediğini ta oradan biliyordum.


Doktorlar, hemşireler, hasta bakıcılar görevlerini büyük bir titizlikle yapıyorlardı. Belli saatlerde kan alıyorlardı. Bu kan almalar nedeniyle kollarım delik deşik olmuştu. Tansiyonumu, ateşimi ölçüyorlar, şekerimi ölçüyorlar ve evraklara kayıt düşüyorlardı.
Burada gerçekten dakika farksız aydan. Üstat Necip Fazıl’ın hapishane için söylediği: “Zindanda dakika farksızdır aydan” ifadesi buraya da tam uyuyordu.

Geçmeyen dakikalar geçti, bitmeyen geceler bitti ve tam bir hafta geçti. Artık normal beslenmeye başlandı, dreni çıkardılar ve taburcu ettiler. Bir hafta sonra gelip sondayı aldıracağız. Dikişleri de alacaklar. Durumumun ne olduğu ve ne idüğü ise patolojiye gönderilen parçaların sonuçlarının gelmesine kaldı.


Aciz bir varlık olarak biz bize düşeni yaptırmış olduk. Hayırlısı Allah’tan.

Daha önce de dediğim gibi, kuraklık olunca yağmur duasına çıkarız. Güneş tutulunca küsuf namazı kılarız. Ay tutulunca husuf namazı kılarız. Bir hastalığa maruz kaldığımızda da tedavi oluruz. Sevgili Peygamberimiz(sav): “ Her hastalığın bir devası vardır. Tedavi olunuz” sözleri bizse ışık tutuyor şüphesiz.

Ya Rabbi! İşlerimize kolaylık ve bereket ver. Hastalarımıza ve hastalıklarımıza şifalar, dertlilerimize devalar, borçlularımıza edalar, kararlarımıza isabet nasip eyle. Bizlere verdiğin sonsuz nimetlerin bilincinde olmayı ve her zaman şükretmeyi nasip eyle. Beni, ailemi, çocuklarımı, torunlarımı ve bütün Müslümanları her türlü kazalardan, belalardan, dertlerden, sıkıntılardan, hastalıklardan uzak eyle. Bizi kendine hakkıyla kul, habibine hakkıyla ümmet eyle. Verdiğin nimetlerle şımarmaktan bizleri sen koru Allah’ım. Bize verdiğin nimetlere şükredenlerden eyle Allah’ım. Âmin!
 

Hayri BOSTAN
10 OCAK 2020
YENİMAHALLE/ANKARA






YORUMLAR
8 Yorum

Salih ÇAKIM
18-02-2020 09:17:00

Saygıdeğer hocam. Öncelikle çok geçmiş olsun. Rabbim acil şifalar versin. Hasta ziyareti ile ilgili güzel önerilerinizi çok beğendim. Ben bunu hep düşünmüşümdür. Bir hasta ziyaretinde hastaya tüm detayları sormak ve anlattırmak bana hastaya yapılan bir zulüm gibi gelirdi. Demek ki doğruymuş. Hasta ziyareti kısa ve moral verici olmalı diye düşünüyorum. Rabbim tüm hastalara Şafi ismi hürmetine şifalar versin inşallah...

HAYRİ BOSTAN
14-01-2020 14:55:00

Güzel bir yazı yazmak her zaman nasip olmaz. Yazarsınız ve döner olursunuz. Hiçbir şeye benzemediğini, akla ziyan yazım hataları yaptığınızı,cümle bozuklukları yaptığınızı görür ve üzülürsünüz.rnBu yazım yaşanmış bir hayat kesitinin eseriydi. Yorum yapan dostlarıma teşekkür ederim. En manidar yorumu yeğenim Ömer Yapmış. Yazının sonundaki dualarım için "amin" demiş ve yorumunu göndermiş.Çok etkilendiğimi belirtmek istedim. Yeğenlerim bir harika. Onları ben yetiştirdim. İnsan evlatlarıyla gurur duyuyor şüphesiz.

ali yıldız
14-01-2020 10:58:00

Hastalık sürecinde yaşadığım en büyük zorluklardan biri her sorana anlatmak, malumat vermek, arkası gelmez soruları cevaplamak oluyordu. Bu da insanı yoruyordu.rnrnDemek ki hasta ziyaretlerinde fazla soru sormamak, ayrıntılara girmemek gerekiyor. Geleneğimizde “Hasta ziyareti kısa tutulur” deyişi bunu ne güzel anlatıyor.rnrnİkinci en büyük zorluk da, hastalığınızı duyan herkesin size özenle tavsiye edeceği bir doktor, ya da alternatif tıbbi çözümlerinin olması. Eğer bunlara kulak verirseniz yakanızı kaptırmış oluyorsunuz. Dostlarınızın bu ardı arkası gelmez tavsiyelerinin önünde kuru bir yaprak gibi savrulmaya başlarsınız. Kararlı, akıllı ve mantıklı olur da böyle ne idüğü belirsiz safsatalara kulaklarınızı tıkarsanız işiniz kolaylaşır.

Ömer Faruk BOSTAN
12-01-2020 00:36:00

Amin.

Beyzat tokgöz
11-01-2020 16:39:00

Kalemine yüreğine sağlık canım kardeşlerim

Esra Aycibin
11-01-2020 14:57:00

Allah dermansız hastalık vermesin hocam... Gerisi öylede böylede geliyor..

Sıdıka biçer karakoyun
11-01-2020 09:26:00

Aminn ve çok cok geçmişler olsun hocam.Hasta halinizle döktürmüşsünuz gene.Son bu sene annemin hastalıgı dönemince gözlemledigim verilerek dayanarak diyorumki siz de bizim gibi iyi gun kötu gün dostunu,dostu düşmanı öğrenmişsiniz.Herşeyin hayırlısı olsun.Cümlemize sağlık.Amin

Ayşe hanci(avc)
11-01-2020 08:08:00

Merhaba selamlar sevgiler sayin hocam.rnGeçmiş olsun Rabbim sifanizi versin inşallah. Birkac gun once yazfiginiz hastalik ve acemi hasta yaslilik sozunuzu acemi hastaliginiza veryorum ve gercekten hastaneler hakkinda cok iyimser oldugunuzu goruyorum.rnGerci eskisi gibi degil tabi devleti aliyenin cok guzel imkanlari var artik,fakat burokrasi cogu seyi asmis degil.Sadece kaba sedye tasiyicilari degil hala daha eger sizin istanbuldaki mufettis tanidiginiz gibi bir kollayaniniz yoksa yine git gel beklemeler var.Bu kasten mi yapiliyor bilmiyorum.Emar veriyor sira yok gecenin 3 une haydi gidebilirsen ne ala.Biyopsi oluyorsun sonuc bir ay sonra kansersen zaten evresi bir evre zipliyor.rnTedaviye basliyorsun kemoterapi radyoterapi bitiyor sonra aa bakiyorsun baska biryere sicramis okadar tedavi goruyorsun neden diyorsun radyoterapinin yan etkisi diyor olabilir.Anlamis degilimm siz anlatin hocam.sizin sagliginiza kavusmanizi temenni ediyorum.Kilişe bir söz vardir.Allah hasta etmesin doktorsuzda birakmasin.rnrnrn.rnrn.rnrnrn.rn.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER HABERLER
FOTO GALERİ
YUKARI