Bugun...


MUSTAFA EVERDİ: Bir Ramazan Klasiği - Dokunmayın Oruçlu
Oturduğum dairenin çaprazındaki apartmanda biri her sabah balkona kuruyor kahvaltı sofrasını. Sanki bana nispet yapıyor. Yüzde 99,9 u Müslüman olan bir ülkede Allah’tan reva mı bu? Oruçluya göstere göstere kahvaltı mı yapılır?

facebook-paylas
Tarih: 11-06-2018 14:10
MUSTAFA EVERDİ: Bir Ramazan Klasiği - Dokunmayın Oruçlu

Memlekette oruç tutanlardan daha fazla açlık çekenler var. Mesela ‘oruç yediği için dayak yedi’ haberi bekleyenler gibi. Her ramazanda olur beş on tane, böyle haber. Bazı ramazan kısır geçer, sıkıntı doğar oruç dayağı vuku bulmadığı için.
Oturduğum dairenin çaprazındaki apartmanda biri her sabah balkona kuruyor kahvaltı sofrasını. Sanki bana nispet yapıyor. Yüzde 99,9 u Müslüman olan bir ülkede Allah’tan reva mı bu? Oruçluya göstere göstere kahvaltı mı yapılır?

Ben Allah için böyle bir kötülüğe engel olup ortadan kaldırmaz mıyım? Komşuma gidip haddini bildirmeye karar verdim. Bu yoldan dönüş yok. Benim gibi dindar insanların olduğu bir çevrede açıktan oruç yemek ha! Ben ona gösteririm. Hem sıkıcı gündeme değişik bir haber kazandırmanın kahramanı olmak da cabası. Oruç tutmadığı için dayak yemek heveslisi ne kadar cok Allahım? Ülke acıyı bal eyleyecek mazoşist üretiyor.

Eylem planına geçmeden önce tedbirlerimi aldım. Hanıma tembihledim; eğer yarım saat içinde görünürsem o dine düşman-dindara yan bakan gazetelere, televizyonlara ‘’Oruç yedi diye birini dövüyorlar’’ diye haber ver. Yok, yarım saat olmasına rağmen gelmemişsem, polisleri ara. Çünkü ben dayak yiyip zor durumdayım demektir. Önsezi olarak böyle tedbirli gitmiştim cihada.

Tuttuğum bütün oruçları sopa yaparak kafasında kırmak için acele ediyordum. Allah için savaş ertelenemez. Kısa sürede kapısını çalar buldum kendimi. Kapıyı açan bir hanımefendi. Herhalde eşidir. Bütün planlarım alt üst olmuştu. Nezaketle karşılayıp güleryüzle içeri buyur etti. Şiddet uygulayacağım kurban mutfaktaymış. Hanımefendi, kibar bir rehber olarak beni içeri davetle, kahvaltı masasına oturmama refakat etti. Saraylı bir teşrifatçı gibi insanı etki altına alan nezaketini görünce sakladım tabii baltamı.

Eşinden cesaret alan zat-ı muhterem lafa girip hastalığı nedeniyle oruç tutamadığını beyan etti aceleyle. Oruçlu değilsem sofraya teşrifimden şeref duyacağını söyledi. 
Laf olsun diye değil konuyu başka yöne çekebilmek için Hoş-beş arasına ulusalcı kemalist olduğunu sıkıştırdı. Yetmedi bir soruyla beni apansız yakaladı;

‘Bu dünya neden var?

Benim oruç mevzuuna girmemi, hatta orucun manevi gücüyle kafasına kafasına vuracağımı anlamıştı sanırsam. Yüzümden nasıl bir nefret taşıyorsa. Cepheden saldırmama fırsat tanımadan beni gafil avladı.

‘Kâinatın yüzü suyu hürmetine olduğu, peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa’nın terinin binde birinden alınan Tanrı parçacığı ile yaratılan bu evren, anlam kazansın diye dünya var’, dedim. Ulusalcı Kemalist komşum bu varoluşun Mustafa Kemal var diye var olduğunu iddia etti.

İkimizin de iddia ettiği tezin delillerinde bazı boşluklar vardı elbette. Bunları tamamlamak için öyle hararetli derin teolojik, felsefi tartışmalara girdik ki anlatamam. O tartışma şehveti ile masadaki Davidof’u yakıp tüttürmeye başlamışım farkında olmadan. Ev sahibemiz hanımefendi de özel harman Rize mahsulü demlenmiş bir bardak çay sununca orucu, ramazanı, buraya niçin geldiğimi unutup gitmişim.

Yoğunlaştığımız derin din felsefesi daha önemliydi. Evrenin yaratılışında şişme kuramı, bebek evrenin saniyenin binde birinde balon gibi şiştiğini söyler. Benim de sigara ve çayla haşır-neşir olmam bilinmez zamanın cilvesi, insanın derin psikolojik katmanlarının su yüzüne çıkması idi. Cihat yaparken oruç tutma yükümlülüğünün düşebileceği aklıma gelmemişti daha önce. İbadetler arasında öncelik, ehem-mühim sıralaması var mı düşünecek halde değildim. Farkında bile değildim; orucu bozduğumun.

Aradan yarım saatten fazla geçince eşim karakolu arayıp ‘olaylar ayyuka çıktı, oruç savaşı sürüyor burada’ diye ihbarda bulunmuş.
Ulusalcı Kemalist komşumuzla birbirimizi ikna etmenin heyecanıyla boğuşurken içeri polisler doluştu. Biz önyargılarla etrafta dolanıp birbirimizin ülkesini ve kellesini alırken, Polisler ‘Yüzde 99,9 u Müslüman olan bir ülkede oruç yemek ha? Allah’tan reva mı bu? Dinsizler, imansızlar’’ diye haykırarak bize copla girişti. Allah ne verdiyse oruçtan sonra bir araba da sopa yedim. Orucumun bozulduğundan emin olmuştum artık. Devletin görevlileri cürmü meşhut (suçüstü) bile yapmıştı işte.

Şu an komşumla karakolda, nezaretteyiz. Karım bir sürü tanıdığı aramış. Kamuda yüksek makamlardaki tanıdıklar ilgilenmemis konuyla. Sadakatleri devlete olduğu için, seçmene, eski tanışlara yüz vermeleri mümkün değildi doğal olarak. Diğer tanıdıklar da dindar bildikleri benim oruç yemekten karakola düşmeme inanmayıp dolandırıcılar arıyor diye yüz vermemişler. Haklılar tabii ki.

Şimdi dinibütün polislerimizin iftarlarını açınca bizi barışmaya ve şikâyetimizden vazgeçmeye ikna edip salıvermelerini bekliyoruz. Komşumla tartışmalarımızda yaratılış-yaratış arasında oluşan boşlukları doldurmaya çalışıyoruz. Belki Erke dönergecini bile hayata geçirebiliriz.

İsyankâr olmaya yazgılı dindarlığım, güvensizliğinden cihada çıkınca başıma gelenlere bakınız. Dinibütün polislerimizin benim gibi diniçeyrek vatandaşı terbiye eylemi devletimizin alicenap yüzünü gösteriyor. Ayrıca orucu yememin cezası da peşin peşin geldi ki beni anında uyardı. Oh olsun bana! Bundan sonra sahurda oruca niyetlenirken inşallah diyeceğim. Niyet ettim Allah rızası için İNŞALLAH bugünkü orucu tutmaya! Yoksa insanın başına neler gelir bilinmez.






YORUMLAR

HAYRİ BOSTAN
18-06-2018 10:27:00

Mustafa Everdi'den gene çok hoş bir hikaye. Hikayenin tahkiye tarzı da çok hoş. Sanki bir hikaye değil de, günlük bir havadis okur gibi oluyoruz. rnBen bu Mustafa Everdi hikayelerini çok sevdim canım. Eline, yüreğine sağlık Mustafa Bey. Şimdi Google'dan Mustafa Everedi yazıp görsellerden fotoğrafınıza bakmayı düşünüyorum.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER HABERLER
FOTO GALERİ
YUKARI