Bugun...


MUSTAFA YÜREKLİ: Başkenti İstanbul'a Taşımak
Bütün bu olaylar, İstanbul’u başkent haline getiremediğimiz için geliyor başımıza”. Bugün biz başkenti İstanbul’a taşımadığımızdan ABD, AB ve İsrail küstahlık yapabiliyor.. Rusya, Çin ve Hindistan şımarıklık yapabiliyor..

facebook-paylas
Tarih: 15-12-2017 21:46
MUSTAFA YÜREKLİ: Başkenti İstanbul'a Taşımak

Türbede Osman Gazi’nin sesini duyuyorum her zaman.. Sözleri kulaklarımda çınlıyor. Üzülüyorum.

Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi, Bursa kuşatması devam ederken oğlu Orhan Bey'e şehir içindeki kubbeli bir yapıyı göstererek "Oğul; hak vaki olursa beni Bursa'daki şol gümüşlü kubbenin altına koyasın" der.

Gösterdiği yapı bir şapele aittir. Hıristiyanlar, küçük mabetlerine şapel derler; kilisenin küçüğü, hatta içinde bir bölümüdür şapel..  Savaşın ortasında Osman Gazi, şapeli mescide çevirmelerini ve bahçesine de kendini defnetmelerini vasiyet ederken oğlu Orhan Gazi’ye somut bir hedef, daha doğrusu yeni bir vizyon gösteriyordu..

O vizyon zafer ve sonrasında yapılacaklardı. Şapeli mescid, kiliseyi cami yapma seferberliğine çıkarıyordu oğlunu, torunlarını ve halkını.. İman şahsiyet ve medeniyet iddiası haline geliyordu böylece. İman ve İlayı Kelimetullah davasından alıyorlardı, rüzgarlarını..

Bursa fethedildikten sonra, şapel mescide çevrildi. Osman Gazi de buraya defnedildi. Bursa da Osmanlı Devleti’nin ilk başkenti oldu. Oğlu Orhan Gazi’nin türbesi de aynı tepenin üstündedir..

Ne zaman Bursa’ya gitsem, onların türbesini de ziyaret ederim ve ruhlarına Fatiha okurum. Son ziyaretimde, Osman Gazi’ye hayali bir küçük sohbet bile yaptık. “Sultanım, günümüz gençlerine nerenin fethini işaret buyurursunuz?” diye sordum. Gülümsedi. “İstanbul’u yeniden fethedecek devlet adamını Ayasofya’nın bahçesine koyun!” buyurdu.. Ürperdim.

Herkes biliyor ki Allahu Teala (c.c.), Hz.Peygamber (s.a.v.), Sultan Alparslan, Sultan Selahaddini Eyyübi, Sultan Fatih  başta olmak üzere bütün cedlerimizi hoşnut edecek olay, İslam Birliği’ni kurmak ve İstanbul’u yeniden Darül İslam’ın başkenti haline getirmektir.

Başkentin İngiliz, Fransız ve İtalya işgalinde İstanbul’dan Ankara’ya taşınması, ardından Ayasofya’nın ibadete kapatılıp müze yapılması, cumhuriyet ve demokrasi sistemleri Batı etkisi altındaki ülkemizde irademizin ne kadar çok sınırlandığının göstergeleri.. 1918’de Batı Osmanlı Devleti’ni tarih sahnesinden kaldırdığında, Osmanlı dünyanın ilk dört, beş devleti arasındaydı.. Dünya devletler listesinde o sıralara çıkmayı hayal bile edemiyor toplumun belli bir kısmı..

ABD Başkanı Donald Trump’ın Kudüs’ü İsrail’in başkenti ilan etme kararının ardından dünya siyaset dengeleri altüst oldu. İslam milleti hafif uyandı ve dalgalandı. Gündemdeki başkenti taşıma meselesini düşünürken kendi kendime dedim ki “Bütün bu olaylar, İstanbul’u başkent haline getiremediğimiz için geliyor başımıza”. Bugün biz başkenti İstanbul’a taşımadığımızdan ABD, AB ve İsrail küstahlık yapabiliyor.. Rusya, Çin ve Hindistan şımarıklık yapabiliyor..

Bursa’ya her gidişimde, Osmanlı sultanlarının türbelerini ziyaretlerimde şu duayı yapıyorum: “Rabbim bu ümmete, İslam’a Sultan Alparslan, Osman Bey, Orhan Bey ve Sultan Fatih gibi gibi hizmet edecek devlet adamları yetiştirmeye nasip etsin.”

Milletimiz, Bursa ve Edirne’den sonra İstanbul’u başkent haline getirdi. Artık daha güçlüyüz, İstanbul zaten elimizdeki bir şehir.. Dolayısıyla başkenti Ankara’dan İstanbul’a taşımak için belli bir çaba sarf etsek başarabiliriz.

İslam birliğinin göstergesi olacak başkenti İstanbul’a taşıma, zor ama imkan dahilinde. İslam birliği denilince hemen akla siyasal birlik gelir. İslam alemi, tarihsel, kültürel ve sosyal yönden zaten birlik halinde: Kur’an-ı kerim ellerde, gönüllerde ve dillerde. Beş vakit ezan okunuyor, camiler dolup boşalıyor. Cumalarda, kandillerde, ramazanlarda ve bayramlarda tek beden ve büyük bir ruh haline geliyoruz. İslam toplumunda hala tevhid inancı sağlamdır; helaller ve haramlar bellidir. Temeller sağlam. Ekonomik işbirliği geliştirilebilirse yapı güçlendirilmiş olacak.

İslam milleti örgütlü sayılır. BM'nin işgali ve baskısı altındaki İslam ülkesinde devlet diye anılan bütün bu organizasyonlar aslında kuvva-i milliyedir. Türkiye’de, hatta dünyada Müslümanların en büyük zaafı, bir program ve stratejisinin olmamasıdır; ne var ki bu zaafın aşılmasını engelleyen daha büyük bir zaaf daha var ki o da bir program ve strateji olmadığını görmezden gelmek ve dolayısıyla bir program ve strateji tartışmasının bile yapılmaması..






YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER HABERLER
FOTO GALERİ
YUKARI