Bugun...


MUSTAFA YÜREKLİ: Sosyopolitik Depresyon
Nasıl ölen kişi ölmemiş gibi davranılıyosa (masaya onun için tabak koymak, eşyalarını yıkayıp ütülemek, odasını düzenlemek, onunla konuşmak), yas tutan sürekli depresif bir hal içinde kalıyor, iletişim kuramıyor, geçimini işe devamsızlığı yüzünden sağlayamıyor ise siyasal yas ve depresyon kültürü içinde de toplum iç iletişimini yıllar içinde yitiriyor, ekonomik ve siyasal faaliyetlerini normal yürütemez hale geliyor.

facebook-paylas
Tarih: 27-04-2019 15:07
MUSTAFA YÜREKLİ: Sosyopolitik Depresyon

Gürcistan’ın başşehri olan Tiflis, iki milyona yakın nüfusuyla stratejik bakımdan önemli bir yer: Doğu Karadeniz’e hakim bir köşe. Amerika ve Rusya’nın; Gürcistan ve dolayısıyla Tiflis üzerine ‘kavga’ya tutuşması, ülke yöneticilerinin kendilerine yakın kişiler olmasını istemesi boşuna değil.

Risale-i Nur’da, “Tiflis”deki “Şeyh San’an Tepesi”nden bahsedilir. Bediüzzaman Said Nursî’nin hayatını anlatan “Tarihçe-i Hayat” adlı eserde onun Tiflis’e gitmesi ve oradaki bugün Gürcülerin Sololaki dedikleri  “Şeyh San’an Tepesi”nde karşılaştığı bir Rus polisiyle yaptığı konuşma aktarılır. İşte yüz yıl önce Bediüzzaman ile Tiflis’deki Rus polisinin arasında geçen konuşmanın özeti:  “İstanbul’da fazla kalmaz, Van’a gitmek üzere İstanbul’dan ayrılır. Batum yoluyla Van’a giderken Tiflis’e uğrar. Tiflis’te, Şeyh San’an Tepesine çıkar. Dikkatle etrafı seyrederken, yanına yaklaşan bir Rus polisine yaklaşır. Bediüzzaman, SSCB’nin yıkılacağını, Müslümanların Tiflis’i fethedeceğini ve orada bir İslam üniversitesi kurulacağını anlatınca, Rus polis boş ümide kapılmamasını söyler. Bediüzzaman, polise “Bu kışın devamına ihtimal verebilir misin? Her kışın bir baharı, her gecenin bir neharı vardır.” der.

Rus polisi “Baksana İslâm, parmparça olmuş!” der. Bedüzzaman’ın tarihe geçen cevabı çok sarsıcıdır: “Tahsile gitmişler. İşte Hindistan, İslâm’ın müstaid bir veledidir; İngiliz mekteb-i idadîsinde çalışıyor. Mısır İslâm’ın zekî bir mahdumudur; İngiliz mekteb-i mülkiyesinden ders alıyor. Kafkas ve Türkistan İslâm’ın iki bahadır oğullarıdır; Rus mekteb-i harbiyesinde talim ediyorlar, ila ahir.. Yâhu, şu asilzâde evlad, şehadetnâmelerini aldıktan sonra, her biri bir kıt’a başına geçecek, muhteşem âdil pederleri olan İslâmiyyetin bayrağını âfâk-ı kemâlâtta temevvüç ettirmekle, kaderi ezelini nâzarında, feleğin inadına, nev’i beşerdeki hikmet-i ezeliyyenin sırrını ilan edecektir.” (Tarihçe-i Hayat, s. 125)

Bir asır bile sürmedi, Mustafa Kemal Paşa’nın, İsmet İnönü’nün ve Bediüzzaman’ın yıkılacağını haber verdikleri SSCB 1989’da çöktü. Hiçbir hazırlık yapılmamıştı.

Rejim değişiklikleriyle, darbelerle içine kapanan Türkiye için yirminci yüzyıl zor bir dönem oldu. Yirminci asra İslam milletinin Osmanlı İslam devletini kaybetme, medeniyetini ve bağımsızlığını yitirme, dolayısıyla milli yas damgasını vurdu.

Türkiye zor bir dönemden geçti. Ne olacağını bilememe, gelecek kaygısı bir yana insanlar her an bir toprak parçasını kaybetme korkusu altındaydı. Kaybedilen topraklar sürekli acı verdi. Dolayısıyla Bediüzzaman gibi Müslüman aydınların ve pek çok devlet adamının öngörüsü gerçekleşmedi.

YAS SÜRECİNİN AŞAMALARI

Birey hayatında ölüm, ayrılık, iflas etme, boşanma gibi kaybetme durumların ardından yaşanan “yas” süreci psikolojide ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır. Kayıplar, kişinin kontrol edemediği olaylardır. Sevilen birinin kaybı sonunda ondan yoksun kalma durumunda yas tutulmaktadır. Ölümün ardından verdiğimiz tepkilerle ayrılık ya da maddi kayıp ardından verdiğimiz tepkiler bazı noktalarda birbirinden farklılık gösterse de (ayrılıklarda karşımızdakinin hayatta olduğunu ve tekrar onu görebileceğimizi bilsek dahi), yaşanan süreç aşağı yukarı aynıdır.

Yas geri döndürülemeyecek bir kayıp karşısında verilebilecek en doğal tepkidir. Hz.Yakub’un (a.s.) Yusuf’u kaybedince evi, Kur’an-ı Kerim’deki ifadesiyle “Keder Kulübesi” olmuştu. Bu doğal tepkiye müdahale edilmemesi gerekir. Yas tepkileri depresyon semptomlarına çok benzediğinden kayıp yaşayan kişinin yas dönemi, çevresi tarafından sorun olarak görülebilir. Yas sürecinde insanlar 5 evreden geçmektedir. Kişiden kişiye değişmekle birlikte ortalama bir yıl içerisinde yas sürecinden çıkılmaktadır. Çıkılmadığı takdirde uzman yardımı alınması gerekir.   

Yas sürecinin beş aşaması vardır:  1. İnkâr; 2. Kızgınlık/öfke ve Pazarlık; 3. Depresyon ; 4. Kabullenme.

İlk aşama olan “İnkar” aşamasında genellikle olay veya durum yok sayılır, başa gelmiş kabul edilmez, bir yanlışlık olduğu düşünülür.

“Öfke/kızgınlık ve pazarlık” aşaması, inkar aşamasında devreye sokulmayan sorgulamaların devreye girmesi ile başlar, üst üste gelen sorgulamalar neticesinde öfke duyguları vücudu ele geçirir. En bilinen soru “neden ben” sorusudur. Pazarlık aşaması, durumu kabul edilebilir seviyeye indirmek veya çıkarmak için girilen bir safhadır. Bu aşamada “madem olmuş, bari şöyle yapayım da durum biraz olsun iyiye döner”, “olan olmuş ama bir çıkış yolu belki var” tarzı düşünceler ve eylemler insana eşlik eder. Pazarlık aşamasının tamamlanmasıyla birlikte etkisi oldukça uzun sürebilen depresyon aşaması başlar.

“Depresyon” aşamasında bütün durumun idrakına varılmıştır, bundan ötürü büyük bir mutsuzluk hakim olmaya başlar. Hayattan soyutlanma, hiçbir şey yapmak istememe, kayıtsızlık hali gibi belirtiler görülür. 

En son aşama da “kabullenme” aşamasıdır. Durumun hazmedilmesi ve hayatın normal akışına dönmesi durumu gerçekleşir.
Kişiler yas tuttuğu zaman sosyal ortamı da bundan etkilenir. Haftalarca işyerinde devamsızlık yapabilir, arkadaşlarıyla bağlantısını koparabilir. Ancak zaman içinde bu durumda kademe kademe düzelme olması ve kişinin kayıptan önceki hayatındaki işlevselliğine dönmesi beklenir.

MİLLİ YASTAN ÇIKMAMIZ İSTENMİYOR

Milli yasları da sosyal psikoloji ve sosyoloji açıklamalıdır. 1918’de Osmanlı Devleti’ni kaybetmek, dünya gücüyken bir kabile, bir ulus devlet haline gelmek milletimizde hayal kırıklığı yaratmış ve kollektif mateme yol açmıştır. 1950’den sonra da tek parti düzenini kaybetme yası tutulmaktadır. İki yas, toplum mühendisliğiyle koca ülkeyi ikiye bölmektedir.

Yakın siyasi tarihimizi toprak kayıpları, medeniyet ve devleti kayıptan doğan üzüntü şekillendirdi.. Milli yas sürecinin de beş aşaması olduğu düşünülecek olursa, yakın siyasi tarihi şu şekilde dönemlendirilir: 

1. İnkâr Dönemi  (1923 – 1938); Cumhuriyetin ilanı ve devrimler dönemi..

2. Kızgınlık/öfke ve Pazarlık Dönemi (1939 – 1960): İkinci Dünya Savaşı, Milli Şef dönemi ve DP iktidarları..

3.Depresyon Dönemi (1960 - 2001): Sağ sol kutuplaşması, terör, sık sık darbelerle kesintiye uğramış iki partili dönem.. Cumhuriyetten demokrasiye geçiliyor, yeni kapitalızm sürecine giriliyor ama Türkiye hala 1930’lu şartlarda tutulmaya çalışılıyor. Türkiye, depresyon deminden hiç çıkmasın isteniyor. Nasıl yaşanan kayıptan üç beş ay sonrasında kişinin depresyon durumunda değişim olmuyor ya da daha şiddetli biçimde yas halini yaşıyorsa o zaman tarihsel/sosyal depresyondan da şüphelenmek gerekiyor; siyasal hayatta da yas süreci depresyon boyutunda sürebilir çünkü. Bu şekilde uzayan süreçler, kesinlikle yas kapsamına girmez ve sosyolojik olarak müdahale edilmesi gerekir.

5. Kabullenme Dönemi (2002’den sonrası): AK Parti dönemi, iç ve dış koşulları kabullenme çabası olarak okunabilir.. Ne var ki gerçekleri kabullenip toplumu tarih mecrasına oturtarak sağlıklı bir şekilde bir atılım yapmasına izin verilmiyor.. Dünya güçleri ve yerli işbirlikçiler, kabullenme dönemini erteleyebilmek için toplumu sürekli geriyor ve sosyopolitik depresyon dönemini kapatmamaya çalışıyorlar..

Nasıl ölen kişi ölmemiş gibi davranılıyosa (masaya onun için tabak koymak, eşyalarını yıkayıp ütülemek, odasını düzenlemek, onunla konuşmak), yas tutan sürekli depresif bir hal içinde kalıyor, iletişim kuramıyor, geçimini işe devamsızlığı yüzünden sağlayamıyor ise siyasal yas ve depresyon kültürü içinde de toplum iç iletişimini yıllar içinde yitiriyor, ekonomik ve siyasal faaliyetlerini normal yürütemez hale geliyor ise sosyopolitik depresyon dediğim uzamış siyasal yas durumlarında da toplum, eski hayat standardını, kendi belirlediği sosyal, ekonomik ve siyasal koşulları, kendi medeniyetini tamamen kaybediyor, eski düzenin sona erdiğini kabullenmiyor ve yas sürecini travmatik etki yaratan bir boyuta dönüştürüyor.

Yas sürecinin olağan aşamalarını tamamladığı halde normal yaşam standartlarına dönemeyen bireyler gibi toplumlar da mutlaka destek alması, psiko – sosyal, sosyoekonomik ve sosyopolitik durumları çaplı aydınların desteğiyle düzeltmesi gereklidir.  Çünkü toplum, kültürünü ve geleneğini yenileyip yeterli üretimle iyi yönetimi becererek hayattan keyif alamıyorsa, kendini iyi hissetmiyorsa; ciddi bir sorun var demektir..

(Yakın siyasi tarihteki beş yas dönemlerini, yeni yazılarda irdeleyerek sorgulamayı sürdüreceğim..)

Kaynak: Haber 7

 






YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER HABERLER
FOTO GALERİ
YUKARI