Şerif Mardin'in ‘’Din ve İdeoloji’’ kitabını okuyunca hayal kırıklığına uğramıştım.
Adeta her cümlesine bir kaynak düşmekle "bilimselliği" ortaya konulan (!), fakat neredeyse Kur'an, hadis, İslâm tarihi dahil, temel İslâmî hiçbir esere atıfta bulunmayan Şerif Mardin, bu çalışmasında Gazalî'yi M. Watt'a, Rafizilîk ve Bektaşîlik'le özdeşleştirdiği tasavvuf'u H. A. R. Gibb'e, Osmanlı tarihiyle ilgili hükmünü P. Wittek'e, İslâm'ın temel mesajı itibarıyla anlaşılmasını Margoliuth'a ve Santillana'ya, İslâmî şahsiyeti Erikson'a ve gaza ile cihadı P. Wittek'e havale ediyordu.
Uluslararası şöhretine rağmen Şerif Mardin, İslâm'ı da Müslümanları da içinden tanımıyordu. Daha kötüsü, İslâm'a, Müslümanlara ve Türkiye insanına Batı'nın ve kendi dünyalarının penceresinden bakmaktaydı.
Dolayısıyla, Batı’nın ve Batıcıların hayat tarzı, başkalarına müdahale, savaş, terör, bütün boyutlarıyla kadın, dinî fundamentalizm ve radikalizm gibi İslam ve Müslümanlar üzerinden ürettikleri korkular, yaptıkları tenkitler, ileri sürdükleri şüpheler, asıl temelini, mahiyetini ve rengini temelde kendi dünyalarından almakta ve oradan İslâm'a ve Müslümanlara yansıtılmaktaydı.
Müslümanlara düşen ise İslâm'ı her zaman aslî çizgisinde temsil etmek ve yansıtmak olduğundan Şerif Mardin karşı mahalledendi, yani işbirlikçi Batıcı kesimden..
Peki ne yaptı Şerif Mardin?
1990 sonrası Türkiye’sinin Amerikancı ideolojisini üretti. Son çeyrek asırda Amerika'nın Afganistan, Irak ve Suriye'yi işgal ve parçalama politikası karşısında Türkiye'yi tepkisiz, hatta stratejik ortak haline getiren ideolojiyi üretti. Nurculuk üzerinden sahte İslam üretildi.
Teori, Şerif Mardin’den.
Uygulama, pratik kimden?
Ahmet Davutoğlu ve Fethullah Gülen’den..
Bu konu çok konuşulacak elbette.. Kıyamet kopana kadar!
YORUM YAZ