Bugun...


RECEP BOZDOĞAN: Çamlıca Camii'ni tekrar düşünmek
Mimar Sinan’ın şehrin üçüncü tepesine özene bezene yerleştirdiği Süleymaniye Camii, tıpkı banisi Kanunî Sultan Süleyman gibi muhteşem bir eser olarak sadece Tarihî Yarımada’nın değil, Osmanlı cami sanatının da zirvesini işaret eder.

facebook-paylas
Tarih: 01-12-2020 14:53
RECEP BOZDOĞAN: Çamlıca Camii'ni tekrar düşünmek

Osmanlı cami sanatı, cami mimarisinin en müstesna örneklerindendir.

Bursa’da ve Edirne’de gelişen bu özgün mimari İstanbul’da zirveye çıktı.

Bursa’da her biri diğerinden zarif olan Yıldırım, Emir Sultan, Yeşil, Muradiye ve Orhan Bey camileri şehre saçılmış inci taneleri gibi Bursa’yı süslerken, Ulucami tarihî Bursa çarşısının kalbinde âdeta bir elmas gibi ışıldar.

Osmanlı’nın ikinci payitahtı Edirne ise cami mimarisinde daha ileri bir aşamayı temsil eder.

Adeta nur sağanağını andıran manevî iklimi ile Eski Cami, ihtişamın sadelikle buluştuğu İkinci Beyazıt Camii, Osmanlı çini sanatının şaheseri Muradiye Camii, merkezî planlı camilerin ilk örneği Üç Şerefli Cami ve nihayet Mimar Sinan’ın ustalık eseri Selimiye Camii.

Muhteşem Selimiye bir yana, Osmanlı camilerinin en güzel örnekleri İstanbul’da yükselir.

Fatih Sultan Mehmet’in şehrin dördüncü tepesine inşa ettirdiği Fatih Camii, ilk haliyle Fatih’in eşsiz vizyonunu yansıtan muazzam bir eserdir.

Külliyesi ile beraber zamanın dünyasının en iddialı mimarî kompleksidir.

Sultan İkinci Beyazıt’ın inşa ettirdiği zarif cami ise insanı büyüleyen güzelliğinin de ötesinde gelecekten haber veren mimarî çözümleri ile İstanbul’un kalbini süsler.

Mimar Sinan’ın şehrin üçüncü tepesine özene bezene yerleştirdiği Süleymaniye Camii, tıpkı banisi Kanunî Sultan Süleyman gibi muhteşem bir eser olarak sadece Tarihî Yarımada’nın değil, Osmanlı cami sanatının da zirvesini işaret eder.

Beyoğlu’ndan, Üsküdar’dan ve Eyüp’ten temaşa edilen bu eşsiz cami, İstanbul’un hayranlık uyandıran siluetinin de ana unsurudur.

Merkezî kubbenin iki yarım kubbe ile desteklendiği en iddialı eser olan Süleymaniye Camii, bulunduğu topografyaya oturan muazzam külliyesi ve kubbe ile uyumlu minareleri ile şehrin tepesinde âdeta bir taç gibi durur.

Ayasofya’nın tam karşısına inşa edilen bembeyaz Sultanahmet Camii, geniş avlusu, Marmara sahillerinden şehrin siluetine hâkim duruşu, gökyüzüne kuğu gibi yükselen altı minaresi ve dışına tezat göz alıcı mavi çinileri ile günümüz İstanbul’unun nişanesidir.

Eminönü’nün karmaşasında ne zaman başımızı kaldırsak bizi uhrevî bir sükûnete davet eden Yeni Cami ise Osmanlı klasik üslubunun Suriçi’ndeki son büyük örneği olarak sanki diğer selâtin camilerinin bir terkibi gibidir.

İstanbul, Osmanlı’nın üç yüz yılda geliştirdiği klasik cami üslubunun en güzel örneklerine ev sahipliği yapar.

Bütün dünyada “Osmanlı cami üslubu” olarak adlandırılan tarz, aslında İstanbul’da anlam bulur.

Esasında İstanbul’un kendisi bu tarz ile anlam bulur.

İstanbul demek evvel emirde kubbeler demek, minareler demek.

Dörtgen bir plan üzerinde kat kat yükselen Osmanlı selâtin camileri her detayında insanı hayrete düşüren bir uyumun ve zarafetin eseridir.

Bu zarafet, bakmasını bilene şehrin genelinde, görmesini bilene ise Fatih’te, Beyazıt’ta, Şehzadebaşı’nda, Süleymaniye’de, Sultanahmet’te, Eminönü’nde, Eyüp’te ve Üsküdar’da tekrar tekrar tezahür eder.

Bu üslubu yaşatmak her şeyden önce İstanbul’a sevginin ve Osmanlı’ya saygının bir gereğidir.

Çamlıca’da inşa edilen cami, zamanında kimilerince çok beğenildi, kimilerince de eleştirildi.

Eleştirenlerce “yirmi birinci yüzyılda Sultanahmet’in kötü bir taklidi” olarak nitelendi.

Muhafazakâr olarak görülen insanlarca bile “israf” olarak tavsif edildi.

Oysa İstanbul’un özgün bir cami mimarisi vardır ve bu Osmanlı klasik üslubudur.

Bu üslubun en güzel ve abidevî örnekleri ise İstanbul’dadır.

Çamlıca’ya ihtişamlı bir cami inşa ettirmenin, hem de hayırseverler eliyle inşa ettirmenin yadırganacak nasıl bir yanı olabilirdi ki!

Mimar Sinan en güzel camileri şehirlerin tepelerine ustalıkla yerleştirirken, torunlarının bir tepenin yanı başına bir cami inşa etmesi nasıl yadırganabilir ki!

Doğrusu, Çamlıca’ya Osmanlı klasik üslubunda bir cami inşa etmeyi eleştirmek değil, alkışlamak gerekir.

Adını ve anlamını Osmanlı’ya borçlu olan bu tarihî mekâna modern üslupta bir caminin inşa edilmesi yadırgatıcı olurdu.

Çamlıca tepelerindeki şekilsiz kulelerin ve antenlerin kaldırılmasıyla Çamlıca Camii nihayet olanca haşmetiyle ortaya çıktı.

Çamlıca Camii Osmanlı’nın mirasına sahip çıkan bir neslin İstanbul’a taktığı beyaz bir inci gibi Boğaz sırtlarında parlamakta.

Dış avlusundan Boğaz’ın ve İstanbul’un seyri dünyanın başka hiçbir yerinde bulamayacağınız bir keyif.

Kubbesindeki muhteşem tezyinat ise dünya üzerindeki başka hiçbir camide bulunmayan güzellikte.

Dünyanın her yerinden gelen insanların ilk fırsatta uğradığı, hayranlıkla temaşa ve samimiyetle ibadet ettiği bu mümtaz eser, İstanbul tarihinde özgün bir yer edinecek.

Emeği geçenlerden Allah razı olsun.

Kalın sağlıcakla.




Kaynak: HABER 7



YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER HABERLER
FOTO GALERİ
YUKARI