Nefs, insanın hayvani iç güdülerini barından arzulardır. Kişiyi Yaratan'dan uzaklaştıran duygu bütünüdür. Freud nefs'i psikolojiye 'id' şeklinde kodlamıştır.
Libido da denilen insanın içindeki doyumsuz hayvan tarafıdır id ya da alt benlik. İhtiyaçlar ile şekil alan, iç güdüsel, durdurulması gereken, zor yanıdır.
Dolayısıyla insanoğlu, iki kutupludur; ya iyiliğe yönelip erdemlerden aldığı güçle nefsini zapt ederek karakter gelişimini tamamlayabilir ya da kötülüğe yönelip arzularının peşinden giderek hayvandan daha aşağı bir konuma düşebilir.
Zira kötülük kutbu, kişilerde yol yordam bilmeyen buyurgan nefsin yönelteceği kötülük yolu zifiri karanlıktır. Varoluş amacını anlayamamış bir kişi, serseri ve biçare olarak o rezilliğe sürgündür.
Erdemler ise o yolu aydınlatan lambalardır. Kişi ancak güzel bir ahlak ile aydınlanarak o yolu selametle tamamlayabilir.
Nefsin sözlüğünde iki kelime vardır : ben istiyorum. Kul buna karşılık şu cevabı verebilirse rahmete mazhar olabilir: Rabbim benden ne istiyor ?
İç dünyamızda devamlı süregelen bu çatışma halini Mevlana şöyle açıklar:
“Ey Hak yolcusu! Gerçeği öğrenmek istiyorsan; Mûsâ da, Firavun da ölmediler; bugün senin içinde yaşıyorlar, senin varlığına gizlenmişler, senin gönlünde savaşlarına devam ediyorlar! Bu sebeple birbirine düşman olan bu iki kişiyi kendinde araman gerekir!”
İnsanın kendine dur demesi zor ve sıkıntılıdır. Her istediğini yapabilme kabiliyeti ile oluşan haz, onu özgürleştirdiği düşüncesine sevk eder. Lakin asıl hayır diyebilmek gerçek özgürlüktür.
Özü gürleştiren erdemlerdir. Ancak faziletlerle kişi kendini zapt edebilir. Ve zor olanı başararak ruhani iklimini bir cennet bahçesine çevirme olanağını yakalar. Mevlana'nın yine şu kıssasından feyz alarak bitirelim sözümüzü:
"Bazen bitmek bilmeyen dertler
Yağmur olur üstüne yağar.
Ama unutma ki, rengarenk gökkuşağı
Yağmurdan sonra çıkar.”
YORUM YAZ