Bugun...
BM ÇÖKERKEN İSLAM BİRLİĞİ YÜKSELİYOR


Mustafa Yürekli
 
 

facebook-paylas
Tarih: 17-02-2016 12:08

20. yüzyıl, insanlık tarihinin en karanlık, en kıyıcı çağıydı; bu çağı, yeryüzünü İngiliz hükümranlığında yapılandıran Milletler Cemiyeti ile Amerikan hükümranlığında yapılandıran Birleşmiş Milletler şekillendirdi.

Birleşmiş Milletler, ABD’nin büyük ortak ve lider olduğu, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin’le kurduğu koalisyonunu temsil ediyor. 1974 yılının Temmuz’unda Türkiye’nin Kıbrıs’a müdahalesi, Birleşmiş Milletler ve kurduğu dünya sistemini temellerinden sarstı ve çöküşe varacak yıkılış başladı. Kıbrıs’a İslam müdahalesi, İran, Pakistan, Irak, Suudi Arabistan, Mısır ve Libya’nın Türkiye’ye desteğiyle gerçekleşti. Kıbrıs müdahalesi, İslam birliğinin tarih sahnesine çıkışıydı. Daha önce İsrail’e karşı Filistin’de gerçekleştirilemeyen bir ittifaktı bu. Cumhuriyetin ilan edilişinin 50. yılında Türkiye öncülüğünde İslam güçleri, Batı’nın ileri karakolu Kıbrıs’a sert bir vuruş gerçekleştirdi.  

Birleşmiş Milletler’in güvenlik kurulunda müthiş bir panik oluştu. Üst üste dört darbe gerçekleşti: 1. Afganistan’da 1978’de  SSCB’nin desteklediği sosyalist devrim.  2. İran’da 1979’da İngiltere’nin geri planda kalarak iteklediği Fransa, Almanya, Rusya ve Çin’in desteklediği Humeyni devrimi..  3. Türkiye’de 1980’de  ABD’nin desteklediği Kenan Evren’in liberalist devrimi. 4. Mısır’da 1981’de ABD’nin desteğiyle  Enver Sedat’ın yerine Hüsnü Mübarek’in geçmesiyle gerçekleşen devrim. Kısacası ABD, Türkiye operasyonuyla İngiltere’nin İran operasyonuna; Mısır operasyonuyla da Rusya’nın Afganistan operasyonuna cevap veriyordu. Dünya koalisyonunu oluşturan ABD, Avrupa güçleri (İngiltere, Fransa) ve Asya güçleri (Rusya, Çin) birbirine girmişti artık. Kıbrıs müdahalesi sonrasında Asya  ve Avrupa güçlerinin her biri kendine alan açmak için İslam coğrafyasını karıştırıyor, İslam birliğini gündemden düşürmeye çalışıyor..  

ABD, 1960’ta 27 Mayıs darbesiyle uzaklaştırıldığı Türkiye’de İncirlik’e döndü ve yeni üstler açtı. İsrail ile masaya oturan Mısır’da Hüsnü Mübarek döneminde İsrail kendini güvende hissetti. 11 Eylül 2001’de İkiz Kuleler’in vurulmasından sonra ABD Afganistan’ı fiilen işgal etti. Irak, Soğuk Savaş boyunca, 1950'li yıllardan itibaren Irak Sovyetler Birliği'nin bir müttefiki olmuş bu nedenle ABD ile anlaşmazlık halinde kalmıştı. ABD, bu dönemde özellikle Rusya’nın yanında konumlanan Mısır, Suriye ve Irak'ın Arap-İsrail savaşlarındaki İsrail'e karşı olan konumuyla ilgilenmiş, bu ülkelerin çeşitli Arap ve Filistinli militan grupları desteklemesinden rahatsız olmuştu. ABD, 1980'de Irak'ın İran'ı işgal etmesiyle başlayan İran-Irak Savaşı'nda Irak’ı destekledi. ABD kaybettiği İran’ın başına Irak’ı musallat etti, petrol üreten iki İslam ülkesi 1980 – 1988 arası, 8 yıl savaştı, tarihe Birinci Körfez Savaşı olarak geçti. Yaklaşık bir milyon kişinin ölümüne, 150 milyar Amerikan Doları maddi hasara, her iki ülkede de ağır yıkımlara yol açtı. Irak'ın zaferleri ile başlayan savaş, İran'ın direnmesiyle yıpratma savaşına dönüşmüş ve galibi olmadan sonuçlanmıştı. İkinci Körfez Savaşı, 1990'da Irak'ın Kuveyt'i işgal etmesiyle başlayan krizin sonucunda, ABDöncülüğünde, Birleşik KrallıkFransaSuudi Arabistan, Türkiye, SuriyeMısır'ın da aralarında bulunduğu 40'a yakın ülkenin dahil olduğu koalisyon gücünün Irak'a karşı düzenlediği askeri harekattı. Şiilerin ve Kürtlerin ayaklanmasıyla Irak’taki karışıklık 2000’li yıllara kadar sürdü. 2003’te ABD artık direnecek gücü kalmayan Irak’ı fiilen işgal etti; 1 milyon insan öldü, 5 milyon kişi başka yerlere göç etti. Müzeleri, kütüphaneleri yağmalandı. ABD yönetimi Şiiler ile Kürtlere devretti; Saddam Hüseyin’in dağılan ordusundan subaylarının içine karıştığı büyük çoğunluk olan Sünniler baskı altında kaldı ve bugünkü DEAŞ’ı yapılandırdı ve Suriye’yi karıştırdı. İslam alemini iki kutuplu hale getirmek, Sünni – Şii çatışmasına çekmek istediler. 1 milyar 800 milyonluk İslam aleminde 150 milyon Şii var; bu orantısızlık, ABD, Avrupa ve Asya güçlerinin, 1 buçuk milyardan fazla nüfusa sahip olan Sünnilere karşı Şii tarafını tutmalarına yol açıyor. Dolayısıyla petrol zengini İran, Irak ve Suudi Arabistan 1980 – 2015 arası 35 yıllık süreçte bütün güçlerini güvenlik politikalarında ve askeri harcamalarda tüketti.

1950 sonrasında dünyada olup bitenlere bakılınca, BM’yi oluşturan ABD’nin üç aşamalı bir dış politikayla 2040 yılında tek başına dünyaya hakim olmayı planladığını görüyoruz. BM çatısı altında çift kutuplu olarak tasarlanan dünya sistemi, 1945 – 1990 arasında 5 kıtada mekanizmalarını kurdu, bu ilk aşamaydı. İkinci aşamada, 1990’da SSCB’nin çökmesiyle tek kutuplu hale getirilen BM, NATO ve AB, “Terörizmle savaş” söylemiyle İslam coğrafyasını daha küçük parçalara ayırma politikası uyguluyor. Ne var ki BM Güvenlik Konseyi’ndeki ABD, Avrupa ve Asya güçleri arasında uluslararası şiddeti kullanmaya da varan ekonomik savaş, ABD’nin tek kutuplu dünya tasavvurunu çökertti. Fakat bu 35 yıllık süreç, Afganistan ile SSCB’yi çökerttiği gibi, “3 Trilyonluk Savaş” olarak adlandırılan “Afganistan ve Irak İşgalleri” ile ABD’yi çökertmiş durumda.. AB ve Rusya artık “hasta adam”. 35 yıllık süreçte İslam toprakları ABD, Asya ve Avrupa güçleri tarafından savaş alanı haline getirildi ama BM, NATO ve AB meşruiyetini yitirecek kadar itibar kaybına uğradı ve bütün dengeleri bozuldu. Örneğin BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ne iş yapar? 35 yıldır karıştırılan Filistin, Afganistan, Irak, Suriye, Libya sığınmacılarına hangi hizmeti verdi? Yani kaç mülteciyi nereye yerleştirdi, ne yaptı, hangi gıdayı verdi, hangi devletten ne topladı da İran’a, Mısır’a ve Türkiye’ye yardım etti? BM Mülteciler Yüksek Komiserliği sadece seyrediyor. NATO bir askeri güç olarak ne üye ülkelerinin güvenliğine, ne de dünya barışına katkıda bulunuyor. AB güvenliğini de sağlayabilecek şekilde birliğini olgunlaştıramadı. Dolayısıyla Suriye krizi gösterdi ki BM, NATO ve  AB artık hayatiyet gösteremiyor. 25 yılda BM ve alt birimleri çöktü. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, Rusya'nın isteği üzerine Türkiye'nin Suriye'deki YPG mevzilerini vurmasını görüştü. Güvenlik Konseyi Dönem Başkanı Rafael Ramirez Carreno, "Tüm BMGK üyeleri, Türkiye'den uluslararası hukuka uygun hareket etmesini isteme konusunda anlaştı" dedi. BM ve uluslararası hukuk, üye bir ülkeye karşı kendini terör örgütünün yanında konumluyor. Hatta Rusya’nın Suriye’deki oyunlarını görmezden geliyor, onaylıyor. 25 yıl daha ayakta duramayacak kadar gücü kalmayan BM, NATO ve  AB, İslam aleminden hiçbir muhalefetin olmaması durumunda bile varlığını sürdüremez.

193 devletten oluşan BM’de 54 dört devletle temsil edilen İslam aleminde dip dalga halinde gelen İslam Birliği akımının kaba güçle durdurulamayacağı biliniyor. BM’nin İslam topraklarında uyguladıkları ihanet planlarını statükocu sömürge aydınların eliyle yürütüyor. Müslüman aydınlar ve halk, işbirlikçi, Batıcı, statükocu sömürge aydınlarının engellemelerini yakın bir zamanda püskürtecekler. İslam Birliği, İslam milletinin kurtuluşu ve bağımsızlığı için, tüm insanlık için bir gün İstanbul’da masa kuracak ve yeni dünya yönetimini belirleyecek.  

Haber 7

 



Bu yazı 2185 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
Henüz anket oluşturulmamış.
YUKARI