Bugun...
BÜYÜLÜ VE LANETLİ TARİH YAKLAŞIMLARI


Mustafa Yürekli
 
 

facebook-paylas
Tarih: 03-10-2016 06:57

Başımıza gelenlerin apaçık gösterdiği gerçek şu ki gerek Tanzimat sonrası Osmanlı Devleti'ne ve gerekse onun birçok bakımdan devamı sayılan Türkiye Cumhuriyeti'ne ilişkin siyasi tarih anlatımının övgü ya da sövgü eksenli oluşu, bütün bir tarihi baştan sona aklamaya ya da karalamaya çalışma, her şeyden önce bizzat, fert fert ayakta uyumaktır. Saklanmaya, üzeri örtülmeye çalışılan şey ister doğru ister yanlış kategorisinde bulunsun değişmez, överek ya da söverek kendini karanlığa gömenler, bilincinin kapandığını, yattığı tatlı uykuda rüya görmeye başladığını bile fark edemezler.

Tarihi övmek, olunandan, içinde bulunulan durumdan daha iyi bir hale getirmez. Redd-i mirasla tarihe sövmek de bulunulan yerden daha iyi bir noktaya götürmeyecektir. Tarihi övmekle sövmek arasında sonucu bakımından hiç bir fark yoktur: Uyku nedeniyle karanlığa gömülenler, aslında toplu intiharla kendilerini diri diri mezara kapatmaktadır; hayattaki varlıkları ile yokluklarının bir oluşu, cehalet kurbanı ve aldanmış olmanın en acı bedelinin ödenmesidir.

Tarihi övmek ve sövmek, hem aldatıcı hem de yıkıcı bir yaklaşımdır. İkisi de yapılan yanlışlardan ders almanın önüne geçerken geçmişle de aradaki bağı koparır. Tarih bilincindeki çarpıklığın göstergesi olan övgü ve sövgü yaklaşımları, hakikat medeniyetinden uzaklaştırarak, yalan, aymazlık ve türedi bir duruma düşürür.

İnsan, masum, imtihan dışı ve sorumsuz değildir; geçmiştekiler de ne melektir ne de şeytan.. Çünkü insan iki kutupludur, iyiliğe de kötülüğe de eğilimlidir ve geçmiştekiler de bugünkü ve yarınkiler gibi başarılarının yanında başarısızlıklarıyla sorunludurlar.. Büyülü ya da lanetli tarih yaklaşımları cehaletten doğan ihanete düşürür..

İnsanın olduğu yerde sorun da vardır. İnsanın tabiatı icabı tarih boyunca -Müslümanlar ve İslam Medeniyeti de dâhil olmak üzere- sorunsuz, günahsız bir insan topluluğu, yönetim ya da medeniyet olmamıştır, bundan sonra da olmayacaktır.

Tarih alanında ehliyetli, isabetli, çaplı, derinlikli, ufuk açıcı, ilmî ve fikrî yaklaşımlara ihtiyaç var.. Doğruları keşfetmeye ve yanlışlardan da ders almaya bakmak gerekir. Tarih bilgisi, sahih kaynaklara, sağlam belgelere dayanmak zorundadır. Dayanaksız tarih bilgisinden söz edilemez. Tarihî hakikatleri inkâr edenler de tarih uyduranlar da en iyimser yaklaşımla zekâ problemi yaşıyor demektir.
 



Bu yazı 3727 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
Henüz anket oluşturulmamış.
YUKARI