Bugun...
DAHA ÖLDÜĞÜNÜ ANLAMADI


Mustafa Yürekli
 
 

facebook-paylas
Tarih: 25-04-2017 23:46

Müslüman, ideal ve ilkeler açısından kendine karşı acımasız olan ve hiçbir zaman kendinden memnun olmayandır.

İdeallerin ufku olmaksızın gerçekliğin tam ve doğru bir kavranışı mümkün değildir.

İlkeler olmaksızın da işler iyilik kötülük ekseninde götürülemediğinden gereken gerekmeyen eksenine kayılır.

OBJEKTİVİZM BİR İDEOLOJİDİR

Objektif olmanın doğa bilimleri için geçerli kriterleri toplum bilimi alanına olduğu gibi uygulandığında, objektif olmak kendi zıddına döner ve objektivizme dönüşür. Objektivizm ise, objektif olma görünümü altında gerçeğin özünün çarpıtılmasıdır. Yani bilim değil bir ideolojidir. Çünkü sadece “gerçek olan akli” değildir, “akli olan da gerçektir”; “akli olan”, yani nisbi gerçek olan, mümkün olan, ama şu an gerçek olarak görülmeyen ve yarın gerçek olabilme potansiyeli taşıyan da gerçeğin bir parçasıdır. Çünkü sadece olgular ve onların açıklaması değil, bizlerin hayalleri, tasavvurları da toplumsal olarak bir olgudurlar ve bunların varlığı, niçin ve neden ortaya çıktığı, niçin ve neden gerçek olmadığı veya henüz gerçek olmadığı da bir olgu olarak ele alınmayı ve açıklanmayı bekler.

Örneğin ekonomi epeyce yüksek bir tempoyla büyümüş, özellikle 2011 öncesi dönemde bu büyümeden alt sınıfların payına düşen kısımda belli bir oransal yükseliş olmuştur ya da politik düzey ele alındığında, “askeri vesayet rejimi” epey geriletilmiş gibi görünür. Gerçekçilikle sonuçlar başarı görülüp alkışlanabilir ama aslında bu sonuçlar, gerçek bir başarısızlıktır; ele geçen olağanüstü fırsat ve olanakların bir mirasyedi gibi harcanmasıdır; gerek kalkınma gerek kendi medeniyetimizi inşa konusunda, kaybolan yılların geri dönüşsüzce harcanan bir geleceğin hikâyesidir, yürünen yol. Sözde Stalin'in ordusu Hitler’i yenmiştir ama bu zafer için, 20 milyon Sovyet insanının kaybı başta olmak üzere verilen kayıplara bakıldığında, ortadaki bir zafer hikâyesinden çok, yitirilenlerin, mümkün olana göre kaybedilenlerin hikâyesidir.

Toparlarsak, referandum sonuçlarını bir başarı hikâyesi olarak değerlendirmek, evetçi ya da hayırcı olarak yaklaşmak fark etmez, bir süre sonra tam zıddına dönüp, gerçekliğe teslim olup, yenilgiye yol açan koşulları olumlama, hatta savunma noktasına varma potansiyeli de taşımaktadır.

YENİLENME VE REFERANDUM

Türkiye'nin özlemini çektiği uyanış ve yenilenme anlamında reform, yeniden doğuş, diriliş, ancak sivil ve kitlesel bir direniş hareketi oluşturarak, hem insanları dönüştürecek ve örgütleyecek, böylece dengeleri de değiştirmeye yönelik; referandumu bir kitle hareketinin oluşturulması için bir basamak olarak ele alan ve böyle bir hareket aracılığıyla bir yan ürün olarak referandumda başarı hedefleyen ana stratejidir. Bu yenilenme stratejisi olmadan bin referandum yapılsa bir şey çıkmaz ve bir yere varılmaz..

Referandum, kendine gelmenin, yeniden küllerinden doğmanın, yenilenmenin, dirilişin önünü kesmek için yapıldığı belli oldu;dünya sisteminin içinde kalmayı savunan resmi ideoloji olarak Batıcılık, 2017 Referandumu’na damgasını vurduğundan, yenilenmek için, diriliş için önerilen kitlesel ve sivil hareketi yaratmanın ne kadar mümkün olduğunun kanıtı olan geniş bir kitlesel hareketlenme, açıkçası bir halk oylaması kampanyası biçiminde harcandı.

Aslında hem ülkeyi medeniyet krizinden çıkaracak kitlesel bir hareket ortaya çıkabilirdi hem de bu hareketle birlikte bu hareketin kendi öz örgütlenmeleri ortaya çıkabilirdi. Bunu engelleyen, var olan partilerin ve örgütlerin tutuculukları, perspektifsizlikleri ve böyle bir hareket ve örgütlenmenin kendi kontrollerinden çıkabileceği kaygıları oldu.

Biz de bu diriliş teklifini, yenilenme önerisini, tam da bu sistemin örgütlerinin oluşturduğu engeli aşmanın tek yolu, böyle aydın seferberliği şeklinde kitlesel bir hareket ve bu hareketin kendi organları olacağı için yapıyorduk. Onlar bu “tehlikeyi” gördüler ve önünü kestiler.

“DAHA ÖLDÜĞÜNÜ ANLAMADI!”

Afrikalılar, vurdukları hayvanın bir süre daha gitmesine bakarak “Daha öldüğünü anlamadı” derlermiş..

Müslümanlar olarak kendinden memnun budalalar durumuna düşmekten kaçınıyoruz, "Evet"çi kesilip zafer sarhoşluğuyla kutlama yapmayarak.. Her şeye rağmen en demokratik özlemleri ve eğilimleri dile getiren #EVET Hareketi ve cephesi maalesef kendinden memnun budalalığa soyunmuş bulunuyor.

Kaçırılan tarihi fırsatları fark edememeyi genellikle geniş bir güç kaybı, ilgisizlik, yenilgi psikolojisi izler. Şimdi öyle görünüyor ki, #EVET hareketi, yara henüz soğumadığı için yaralandığını anlamadı. Önümüzdeki günlerde bu yaranın nasıl öldürücü bir yara olduğu daha iyi anlaşılacaktır.

Bitmiş, tükenmiş Batıcı sistemin önünü, tarihin önüne çıkardığı fırsatları bir mirasyedi gibi harcayan bu Batıcı siyaset açıyor.

Medeniyet krizinden çıkış ertelendikçe, siyaset alanının genişletildiği sanılıyor ve bunun da bir işe yarayacağı umuluyor..



Bu yazı 3137 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
Henüz anket oluşturulmamış.
YUKARI