Batının emperyalist müdahalesi, aklımızı başımızdan aldı.. Modernleşme, Batı etkisi ise Türkiye'de ve İslam ülkesinde bu alt üst oluş olarak gerçekleşti.. Uzun yıllardır kendimize gelmeye çalışıyoruz, aklımızı başımıza toplamaya. İslam milleti, fıtratını arıyor; yaratılışını aramak demek, doğasına dönmek, normalleşmek demek. Batı darbeleri, alt-üst oluşlar, çalkantılar aslında İslam milletinin ‘normalini’ bulma arayışıdır.

Varlıklar dünyasında her varlık, yaratıldığı hal üzere bulunarak normaline kavuşur. Tabiatın serüveni gibi tarih de, bir normalini bulma arayışıdır. İslam ülkesinde marksistler, liberaller, milliyetçiler ve muhafazakarlar, toplumun marjında kalarak topluma yön vermeye çalıştılar. Marjinaldirler; toplum nezdinde ya da toplumun talepleri karşısında bir sapma idiler. Kanser, organizmada rutinin dışına çıkmadır, sapma halidir. Batıcılık, İslam milletinin kansere yakalanmasıdır, normalin dışına çıkmadır..

Peki, İslam milletinin normali nedir? İslam milletinin normali, hakikat medeniyetidir, İslam devletidir. İslam ülkesinde marksistler, liberaller, milliyetçiler ve muhafazakarlar kökü dışarıda anlayışlardır ve bu ithal kişilikler, yıllarca gazetelerden ve televizyon ekranlarından 'Ezber Bozalım!' diye salyalar saçarak akıl vermeye kalkıştılar, toplumun ‘normalini’ bulma arayışını engellediler.

Ezber, hafızada tutmak ve korumak demektir; Kur’an ezberi yapanlara ‘hafız’ deriz. Bir toplumun ezberi demek, özünde tuttuğu ve koruduğu dini, kuşaktan kuşağa geliştirerek aktardığı tarihi ve medeniyeti demektir.. Ezber, bir toplumun hafızasıdır, binlerce yıllık tecrübesidir, geleneğidir. Ezberi olmayan toplum sürüdür, millet değildir. Milletlerin ezberi olur.

Bu bağlamda Batılılaşmak ya da modernleşmek bir toplumun ezberini bozmak ya da medeniyetini yıkmak demektir. İslam milletinin ezberini bozmak, Kaur'an-ı Keimi'ni elinden almak demek; eğitimini, yargısını, vakfını, ordusunu, devletini ve medeniyetini yıkmak demektir..

İslam devletinin ve medeniyetinin birincil erdemi hafıza / tarih olmasına karşılık, modrnitenin gücü unutmada yatar. İnsan, Ademoğludur. Eğer elinizde tarihten başka bir şey yoksa, geçmişten kendinizi ayırmanız, kendi kendinizi sakatlamanızdır. Bundan dolayı İslam medeniyetinde en büyük değer kütüphaneye, cumhuriyet ve demokraside ise gazete ve televizyona verilir. Çünkü kütüphaneler, ilim irfan ehlinin, kullukta örnek kişiliklerin, İslam medeniyetini belirleyen büyük ölülerin saygıdeğer mezarlıkları olmasına karşılık, gazete ve televizyon zevkli bir biçimde zamanı öldürür. İslam medeniyeti, bir kütüphane gibi yaşayanlardan çok ölülerden meydana gelir. Oysa modern cumhuriyet ve demokraside ise, medyada, gazete ve televizyonda olduğu gibi yaşayanlara bilgi vermek hakkına sahip olanlar, yalnızca yaşayanlardır.

İşte tam da bu yüzden diyorum ki, İslam milletinin çadaş toplumlardan farklı olarak ölüleri vardır! İslam milleti, maceramsına sıfırdan başlamıyor; genç, yaşlı, çocuk milletçe herkes Ademoğlu ve İbrahim milletinden, Muhammed ümmetiden.

Çatlasalar da bahçelerimizi talan edemeyecekler. Ezberimizi bozmayacaklar!