Bugun...
KIYAMET GÜNÜNDE ALDATANLAR VE ALDANANLARIN DURUMLARI


Mustafa Yürekli
 
 

facebook-paylas
Tarih: 14-04-2017 09:58

Kur'an-ı Kerim’de, Batılı, laik, materyalist, pragmatist, hedonist emperyalistler ile Batıcı işbirlikçilerin, sömürge aydınlarının arasında geçen bir diyaloğa yer verilmiştir.

Se'be Suresi’nin 31, 32 ve 33. ayetlerinde anlatılan bu efendiler (emperyalistler) ile köleler (sömürgeler) arasında geçen sözkonusu konuşmada, günümüz insanına apaçık göndermeler vardır: 

“Büyüklenen kafirler, (savundukları seküler düşünceye dayanarak) "Biz ne bu Kur'ân'a, ne de bundan önceki kutsal kitaplara inanırız." dediler.

Sen o zâlim sömürücüleri, tutuklanıp Rablerinin huzûruna çıkarılırken görmelisin.. Birbirlerini suçlayarak aralarında ateşli bir şekilde tartışacaklar. 

Sömürgeler, “Siz olmasaydınız, elbette biz müminler olurduk." diyecekler, kibirli, şımarık efendilerine..

(Kendini beğenmiş kafirlerin) burnu havada elebaşları, o ezilip sömürülenlere şöyle diyecekler:

"Nasıl olur? İslam’la doğru yol size açıkça gösterildikten sonra biz mi sizi (zorla) ondan alıkoyduk? Hayır, suçlu olan sizdiniz!"

Ama o ezilenler küstahça büyüklük taslayanlara "Hayır!" diyecekler.

"(Bizi İslam’dan alıkoyan, sizin) gece gündüz yalan yanlış etkileyici söylemlerle düzenler kurup durmanızdı; o zamanlar peş peşe kuramlar, ideolojiler ürettiniz. Bize de Allah'ı, peygamberleri ve kitapları inkar etmemizi ve Allah’a eş otoriteler tanımamızı emrediyordunuz.“

Ve o aldatanlar ve aldananlar (kendilerini bekleyen) azabı görünce (derin) pişmanlıklarını ifade etmeye bile imkan bulamayacaklardır. 

Çünkü biz hakikati inkara şartlanmış olanların boyunlarına prangalar geçireceğiz.

Onların bu yaptıklarına karşılık başka bir şey mi verecektik ki?”

Bugün darbe düzeninin devamında çıkarı olanlar, varolan baskı ve sömürüyü Batılı kuramlarla açıkça savunuyorlar. Halkı dirençsiz kılmak için sömürü düzenlerine boyun eğmeleri için medyada sürekli propaganda yapıyorlar..

Dünya güçleri ve işbirlikçileri, doğruluğa değil de yanlışa, iyiliğe değil de kötülüğe çağırmalarından tanınabilir.. 

Bugün siyasette belki en dikkat edilmesi gereken husus şudur:

Müslümanlar siyaset yaparken ve bir vesayetle uğraşırken, birini arkalarken diğerine sığınarak; birinden kurtulmaya çalışırken diğerini kurtarıcı karine yaparak veya umursamaz bir şekilde onu da yedeğine alarak siyaset yapılıyorsa orda bir sorun var demektir. Peki, nasıl alan açmak bu? Bunun neresi maslahat? Siz anayasa yapıyorsunuz, 1924'lerin anayasasına gönderme yapıyorsunuz. Bu çelişkilerle uzun erimli bir merhale olarak ifade ettiğimiz reel siyasetin koşulları içersinde tuzaklardan kurtulmak mümkün değildir.

Reel siyaset içerisinde kendimize alan açmak noktasında içtihatlarımızı delillendirirken  buna en temel referansımız Kitab-ı Mübin olmak zorunda. Rabbimiz bu konuya "Allah, din konusunda sizinle savaşmamış ve sizi yurdunuzdan çıkarmamış olan kimselere iyilik etmenizden ve onlara adaletle davranmanızdan sizi nehyetmez (yasaklamaz). Muhakkak ki Allah, adaletli olanları (adaletle davrananları) sever." ayeti bağlamında yaklaşmamızı bizlere öğretiyor. (Mümtehine Suresi, Ayet:8.)

Biz Ak Parti'yle ilişkimizi de buraya oturtuyoruz. Eğer karşılıklı bir saldırı ya da 28 Şubat gibi bir kalkışma ve toptan yok sayma olacak olursa yine Rabbimizin emirleriyle yaklaşım biçimlerimizi oluşturmalıyız: "Fakat Allah, din hususunda sizinle savaşmış ve sizi yurdunuzdan çıkarmış olan ve sizin çıkarılmanıza arka çıkmış (yardım etmiş) olan kimselere dönmenizden (onlarla dostluk kurmanızdan) sizi nehyeder (yasaklar). Ve kim onlara dönerse, o takdirde işte onlar, onlar zalimlerdir." (Mümtehine Suresi, Ayet: 9. )

Şimdi Ak Parti Türkiye'de ki siyasete anayasa değişikliği, insan hakları, yargının işleyişi, devlet erkinin sivil işleyişe müdahalesi gibi konularda anayasa değişikliğiyle formül üretmeye çalışıyor, bu mutlak değişim ya da salt bir vesayet izlerini izole edebilecek bir adım değil. Ancak Lozan sonrasında en sivil ve halk iradesine dayanan siyasal müdahaleyle atılabilen en somut adım olması açısından önemlidir. Bunu uhuda çevirebilecek adımları sürdürebilmek gerekir.

Toplumu,  inançlarını öngören bir hayatı eyleme geçirebilme noktasında karşılaştığı engeller ve tutsaklıktan kurtarabilecek bir özgürleştirme sürecine dönüştürmek elzemdir. Bunu yaparken de Allah'a kulluğumuzu gözetirken, bir taraftan da düşkün ümmet olma halinden nasıl kurtulabiliriz ve yeniden ümmet olma nimetini nasıl inşa edebiliriz kararlılığıyla hayata geçirebilmek noktasında yeni fıkıhlar üretebilmeliyiz.

Hani Muhammed Biltaci, Adeviyye meydanında okunan, şehit edilen kızına yazdığı mektupta şöyle demişti: "Ey Kızım; sen yüksek bir uygarlığa ulaşmak için ümmeti yeniden uyandırmak, onu  ihya, ıslah ve inşa etme istikametinde yürüyordun."

 



Bu yazı 3684 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
Henüz anket oluşturulmamış.
YUKARI