Bugun...
MEDENİYET BARBARLIK ÇATIŞMASI


Mustafa Yürekli
 
 

facebook-paylas
Tarih: 18-10-2016 12:21

Soğuk Savaş döneminin sona ermesi ve Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla beraber, küresel güç haline gelen kapitalizmin ilerlemesi kendisine yaratacağı düşmanlar ile mümkün olacağından, bu noktada emperyalizmin düşmansız kalması söz konusu olamazdı. Dünya kapitalizminin lideri ve kalbi olan Amerika, üstünlük sağlayan bu konumunu ve bu özelliğini devam ettirebilmek için kendisine düşman yaratmak zorundaydı.

Nitekim Amerikalı bir düşünür olan Huntington’un “Medeniyetler Çatışması” tezi, ABD merkezli bir dünya okuması ve düşman yaratmak üzerine hazırlanmış bir dış politika aracından başka bir şey değildi.. Huntington’un  dünyada ses getiren sözkonusu makalesindeki açıklamalarından, pek belirgin bir şekilde olmasa bile “Sovyetler Birliği’nin yerini İslam almalıdır..” şeklinde imalara rastlanılmaktadır.

Prof. Dr. Hamid Algar’ın “Medeniyetler çatışması için iki medeniyet gerekir. İslam medeniyeti var ama onun karşısında Batı medeniyeti gerçekten var mıdır?” sorusu[1] hala Batı ya da Batıcılar tarafından cevaplanmamıştır.

Sorunun sahibi Hamid Algar, “Batı'daki manevi, kültürel, entellektüel ve ahlaki seviyeye “medeniyet” ismini vermek gerçekten problemli bir durumdur. Eğer bu medeniyet ise ancak nefs-i emmâre medeniyeti olabilir.” şeklinde cevaplıyor. Nefs-i emmâre medeniyeti demek, kapitalızm / emperyalizm, yani barbarlık demektir. Algar, “Tabii Batı'da ahlaklı, namuslu ve çalışkan birçok insanın var olduğunu gözardı ediyor değilim ama genel durum böyle.” diyor. Çürütemediği insanlar istisna olarak bir kenara konsa da Batı, son 500 yıllık tarihiyle emperyalizmin ve kapitalizmin temsilcisidir.

Batılı ideolojileri topluca değerlendiren Hamid Algar, “Toplum tam bir bönlük, (düşüncesizlik) içine zorlanmıştır, her yönden saçma fikirler insanların beynini işgal etmektedir. Amerika'da ve Batı Avrupad'aki gençler için gerçekten çok üzgünüm. Üzgünüm zira bu zavallı insanlar her açıdan kuşatılmışlardır.” diyerek  Batı’daki kalın kafalılığın kabalığının da nedeni olduğunu bir kez daha vurguluyor.

Huntington’un “Medeniyetler Çatışması” tezi, emperyalizm ve kapitalizmi “medeniyet” kelimesiyle meşrulaştırma gibi bir hileyle mağlul. Bir asır önce, 20. yüzyılın başında yazılan İstiklal Marşı’nda “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar.” diyerek emperyalizm ve kapitalizmin portresini anıtlaştırmadık mı?

Osmanlı’nın tarih sahnesinden çıkarılması ve Türkiye Cumhuriyeti olarak Batı’nın “etki” denilen elinin altında kalmamız medeniyet getirme adı altında bir barbarlık operasyonuydu. Kapitalist dünya, ülkemizdeki iktidarlara aidiyet bağını koparmaktan doğan din kor­ku­sunu, yukarıdan aşağıyla mer­ke­zi­yet­çi mo­dern­leş­me­ci­lik ve se­kü­la­rizm ile aşma­yı dayattı. İs­lam’ın ye­ri­ne “me­de­ni­yet­çi Türk­çü­lük”ü ika­me eden Cum­hu­ri­yet mü­hen­dis­le­ri, “me­de­ni­leş­tir­me pro­je­si”nin din so­ru­nu­nu kö­kün­den hal­le­de­ce­ği­ne ke­sin ola­rak inan­mış­lar­dı: Me­de­ni­yet, in­san­lı­ğın en ile­ri saf­ha­sı­nı tem­sil et­ti­ği­ne gö­re, di­nin ye­ri­ne onu ika­me et­mek man­tık­lıy­dı. Türk­lü­ğün be­ka­sı, me­de­ni­yet da­ire­sin­de kal­ma­sı­na bağ­lıy­dı.

Cum­hu­ri­yet’in me­de­ni­yet­çi­li­ği, ay­nı za­man­da Türk Ta­rih Te­zi’nin de te­me­lin­de ya­tı­yor­du. Bu­na gö­re Türk­ler bü­tün me­de­ni­yet­le­rin kö­ke­nin­de bu­lu­nu­yor­du. Yu­nan, Hi­tit, Ro­ma, Hint, ve di­ğer me­de­ni­yet­le­rin hep­si­ni Türk­ler müm­kün kıl­mış­tı. Ya­ni as­lın­da ‘me­de­ni­ye­ti’ ku­ran Türk­ler­di. Bu me­de­ni­yet(çi­lik) vur­gu­su­nun ar­ka­sın­da, Av­ru­pa­lı­laş­ma­ya ka­rar ver­miş Cum­hu­ri­yet eli­ti­nin bu­na ma­kul ve meş­ru bir çer­çe­ve bul­ma ça­ba­sı var­dı. M.Ö. 4. yüz­yıl­da me­de­ni­yet Yu­nan kim­li­ği­ni ta­şı­yor­du. Bu­gün o, Av­ru­pa’dır. Ya­ni, Pe­ya­mi Sa­fa’nın de­di­ği gi­bi, Türk­ler Av­ru­pa­lı­la­şa­rak ken­di­le­rin­den uzak­laş­ma­mak­ta, bi­la­kis me­de­ni­yet pro­je­le­ri bağ­la­mın­da ken­di­le­ri­ni ye­ni­den bul­mak­ta ve asıl­la­rı­na dön­müş ol­mak­tay­dı­lar. “Be­yaz Ada­mın Yü­kü” olan “me­de­ni­leş­tir­me mis­yo­nu” ile bu top­lum mü­hen­dis­li­ği ara­sın­da ne ha­zin bir ben­zer­lik var!

Toplumun İslam mil­le­tin­den ko­par­tıl­ma­sı, di­nin ye­ri­ne Av­ru­pa me­de­ni­ye­ti­nin, mil­le­tin ye­ri­ne et­no-se­kü­ler Türk­lü­ğün kon­ma­sı için ye­ni ta­nım­la­rın ya­pıl­ma­sı, ye­ni ku­rum­la­rın açıl­ma­sı ka­çı­nıl­maz­dı. 1912 yı­lın­da ku­ru­lan Türk Ocak­la­rı, ama­cı­nı, Bal­kan Har­bi’nin o zor­lu gün­le­rin­de şöy­le ta­nım­la­mış­tı: “…ak­vam-ı İs­la­mi­ye­nin bir rukn-u mü­him­mi olan Türk­le­rin mil­li ter­bi­ye ve il­mî, iç­ti­ma­î, ik­ti­sa­dî se­vi­ye­le­ri­nin te­rak­ki ve ala­sıy­la ırk ve di­li­nin ke­ma­li­ne ça­lış­mak…”

Faz­la de­ğil, 10 yıl son­ra Türk Ocak­la­rı öy­le bir nok­ta­ya ge­le­cek­tir ki baş­kan Ham­dul­lah Sup­hi (Tan­rıö­ver) Türk Oca­ğı’nı ‘Ba­tı­cı ve te­rak­ki­per­ver’ bir ku­ru­luş ola­rak ta­nım­la­ya­cak ve ona “Ba­tı’nın Do­ğu’da­ki tem­sil­ci­si” sı­fa­tı­nı ya­kış­tı­ra­cak­tır. Ay­nı Ham­dul­lah Sup­hi, Bi­rin­ci Mil­let Mec­li­si’nde Ev­rak ve Tah­ri­rat Mü­dü­rü ola­rak ça­lı­şan Nec­met­tin Sa­hir (Si­lan) Bey’in 1921-1923 yıl­la­rı ara­sın­da yap­tı­ğı “ilk mec­lis an­ke­ti”nin tek so­ru­su olan “ka­za­nı­la­cak olan mil­li is­tik­lal mü­ca­he­de­mi­zin fe­yiz­dar ve se­me­re­dar ol­ma­sı ne­ye mü­te­vak­kıf­tır” so­ru­su­na şu ce­va­bı ve­re­cek­tir: “Garp me­de­ni­ye­ti­nin be­şe­ri bir me­de­ni­yet ol­du­ğu­nu id­rak et­mek İs­lam mil­let­le­ri­ni mum­ya gi­bi için­den ol­muş bir ka­lıp ha­lin­de tu­tan ve her şe­ye şü­mu­lü olan mu­ha­fa­za­kar­lı­ğı terk et­me­li. Mem­le­ke­ti aşar-i ati­ka mü­ze­si gi­bi ca­nı çık­mış, köh­ne mü­es­se­sa­tın, dü­şün­ce­le­rin mah­fa­za­sı ol­mak­tan kur­tar­ma­lı. Maa­rif na­mı­na ye­ni­den baş gös­te­ren ir­ti­ca­ın ne kor­kunç bir hort­lak ol­du­ğu­nu çok va­kit geç­me­den tak­dir et­me­li… Ru­hu­mu­za va­az­dan, ede­bi­yat­tan, ağ­lar bir mu­si­ki­den, me­zar­lık üs­tü­ne ba­kan köy, ka­sa­ba ve mek­tep­ler­den ge­len mevt ve fe­na fel­se­fe­si ye­ri­ne aşk-ı ha­yat ika­me eden ye­ni bir fel­se­fe sok­ma­ya ça­lış­ma­lı.” Medeniyet kılığına bürünmüş barbarlığın bizde böyle bir asırlık tarihi var..

Dünyada olup bitenler, medeniyet barbarlık, İslam kapitalizm çatışmasından başka bir şey değil. Küresel medya ağıyla ve parlak söylemlerle gerçek savaş ne zamana kadar gizlenebilir? Elbette medeniyet barbarlığa son verecek..

 
HABER 7
 


Bu yazı 3201 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
Henüz anket oluşturulmamış.
YUKARI