Bugun...
STATÜKONUN KENDİNİ AŞKINLAŞTIRMASI: KEMALİZM


Mustafa Yürekli
 
 

facebook-paylas
Tarih: 02-04-2016 23:07

Türkiye’yi Batıya eklemleyen, ülkeyi iradesizleştiren, toplumu sömürge haline getiren yapı (statüko), patlayınca yerine yenisini yaparak darbelerle üç kez kendini anayasal güvenceye almıştır. Bütün bir İslam aleminde statüko değişimine izin verilmemektedir; Türkiye’yi açık cezaevine dönüştüren yarı demokratik sistemi değiştirmek nasıl zorsa, aynı şekilde krallıkları ya da diktatörlükleri de değiştirmek kolay değildir. Dünya güçleri, İslam milletinin kadro yetiştirip yeni sistem kurma yoluyla gerçekleştirmek istediği her medeniyet atılımını terörize ederek engelleyebilmektedir. İslam aleminde siyasi kadrolar dolap beygiri gibidir, kurulu sistemin mekanizmalarını çalıştırmaya yarar.

İslam ülkesinin maruz kaldığı modernleşme süreçleri, ulus devlet ile ulus devlet altı yapılar arasındaki gerilimle sürdürülebilir kılınmaktadır. Sosyal bilimler, doğal karşıladıkları “statükonun zaferi” kavramından bir metafizik bile üretmiştir: “Kemalizmin zaferi” kavramından yola çıkmak cumhuriyetin süreçlerini çok ilginç bir şekilde yorumlama imkanı vermektedir.

Şerif Mardin’in dillendirdiği sözkonusu modern sömürge metafiziği, söylem analiziyle ortaya konulabilir: “Cumhuriyet, insanların kullanabilecekleri bir takım araçlar (imkânlar) ortaya çıkardı. Modern kurumlar (okullar, partiler) açtı, ekonomik değerler getirdi,  vatandaşlık kavramını geliştirdi. İlmiye sınıfını ortadan kaldırdı. Medyayı kurup geliştirdi.” Bu söylemde topluma ait değerlerin statükonun bağışı olarak sunulması sözkonusu. Toplumun sosyal/siyasal araçlarının (eğitim, yargı, güvenlik kurumlarının) ve üretiminin (tarımsal/sanayi) bağış olarak algılanması istenmektedir. Toplumun mal ve insan kaynaklarının örgütlenmesi olan devletin hizmetlerinden istifade etmeyi toplumun başına kalkabilmektedir.

“Cumhuriyetin okullarında okudun!” denilmektedir. “Cumhuriyetin vatandaşı olarak okudun, iyi eğitim aldın!”, “Vatandaşlığın kendisine hukuken vermiş olduğu imkânları kullanıp bir vatandaş olarak ilmiyenin ortadan kalkmasıyla birlikte uzmanların din hakkındaki tartışma tekelinin de kalkmış olması din hakkında birçok şey söyleyebilme imkanını sağladı.” bile denmektedir.  En çok da cumhuriyetin getirmiş olduğu iktisadi değerleri kullanmakla suçladılar. Kurulan fabrikalar, finans kuruluşları, partiler, eğitim kurumları, sivil toplum kuruluşları cumhuriyetin bağışlarıdır bu söylemde. “Cumhuriyetin imkanlarıyla kendilerini meşrulaştırabilecek duruma geldiler.” denilmektedir.

Şayet cumhuriyetin okullarında okumasalar, ekonomik sisteminde servet yapıp holdingler ve bankalar kurmasalar, vatandaşlık haklarını kullanmasalardı, sisteme kısmen muhalefet eden partiler, dün DP, AP, ANAP, Milli Görüş Partileri, bugün AK Parti oraya çıkamazdı. Bu statükocu olmayan, topluma dayanan siyaset çizgisi, ilginç bir şekilde Cumhuriyet Türkiyesi’nde verilmiş olan modern imkânları kullanarak sağladıkları iktidarla suçlanıyor.

“Besle kargayı oysun gözünü” teranesiyle statüko kendini savunuyor. Devletin lütuflarıyla varolanlar kulluk da yapmalı, deniyor. İşte bu modern sömürge metafiziği, statükonun kendini aşkınlaştırması biçiminde Kemalizm olarak kavramlaştırılıyor.



Bu yazı 2484 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
Henüz anket oluşturulmamış.
YUKARI