1990’dan itibaren dünya küreselleşme sürecine girdi. Küreselleşmenin amacı, Birleşmiş Milletler’in Çağdaş Roma olduğunu ilan etmektir. İsrail, Çağdaş Roma ile bir dünya gücü olarak tarih sahnesine çıkmayı planlıyor.

Irak işgalinin amacı, Türkiye’yi parçalamaktı. Refahyol hükümeti, bu hamleyi hem geciktirdi, hem de sekteye uğrattı. Milletimiz, 28 Şubat’a,  2002’deki AK Parti iktidarıyla cevap verdi.

28 Şubat sürecinde, en dikkat çekici olay Abdullah Öcalan operasyonudur. ABD Abdullah Öcalan’ı Kenya’da paketleyip adrese teslim etti. Başbakan Bülent Ecevit, “Kenya Fatihi” sloganı ile girdiği 1999 Genel Seçimi’nde DSP’yi birinci parti yapıp iktidara taşıdı.

Bugünden baktığımızda Abdullah Öcalan, Suriye’de kaçak köçek yaşayan bir teröristken, bugün zindanda olmasına rağmen siyasi partisi olan, devletle pazarlık yapan, ordusu olan, uluslararası tanınırlığı her geçen gün artan ve yakın gelecekte BM tarafından tanınan bir lider haline geldi. Anasol iktidarında, yani DSP-MHP-ANAP koalisyonu döneminde PKK terörü adeta sıfırlandı.

DSP-MHP-ANAP koalisyonu, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin tartışmasız en karanlık, en kötü hükümetidir.

BM’in PKK eliyle yapamadığını Bülent Ecevit, Devlet Bahçeli, Mesut Yılmaz üçlüsü yaptı: Abdullah Öcalan’ı  idam etmeyip zindana atarak PKK’yı devletleşme yolculuğuna çıkardı.

Ayrıca 20 bankanın kasaları boşaltıldı.

Batıcılar, bütün devlet kademelerinde kadrolaştı.

Washington, 28 Şubat sürecinde Irak’ı kuzeyden işgal etmek üzere dönemin Ankara’sından söz almıştı. Üstelik Pentagon, Türkiye’yi işgal senaryosu ile Nevada Çölü’nde tarihinin en büyük tatbikatını yaparak hazırlık yapmıştı.
 
Meclis’ten geçirilen birinci tezkerenin gereği olarak limanlarımız büyük gemilerin yanaşabileceği şekilde derinleştirildi, hava üslerimiz ise büyük uçakların inişine uygun hale getirildi.   

Güneydoğu Bölgesine ABD’nin 80 bin kişilik askeri güç konuşlandırmasını mümkün kılacak araziler kiralanıp bedelleri peşin ödendi.

ABD Irak’ın işgali ile bir ilgisi bulunmayan Trabzon Hava Üssü’nü de istiyordu!
 
ABD’nin Irak’ı kuzeyden işgal planı, aslında Türkiye’yi işgal ve parçalama operasyonuydu. Pentagon Güçleri’nin konuşlanacağı Güneydoğu Bölgesi, 1 Mart Tezkeresi öncesinde yapılan bütün bu hazırlıklar sayesinde anahtar teslimiyle PKK’ya devredilecekti.

1 Mart Tezkeresi’ni Meclis’ten geçirmeyen Türkiye, Büyük Ortadoğu Projesi için Irak’ı işgale hazırlanan ABD ve müttefiklerine geçit vermediğinden, o günden sonra açık hedef haline geldi.    

İskenderun Körfezi’nde sabırsızlıkla bekleyen Pentagon güçleri, Süveyş Kanalı yolunu tutup Irak’ı güneyden işgale yönelmek zorunda kalmıştı.  Dönemin ABD Başkanı Bush Irak işgali öncesinde “Ya bizimlesiniz, ya da düşmanımız!” diyerek bütün dünyaya meydan okurken, Rusya ve Çin’in sesi çıkmamıştı. 

ABD’nin işgalinde Kuzey Irak’ta bir Kürt devleti kuruldu ve PKK eğitilip silahlandırıldı..

Irak işgaliyle sonuçlandıramadıkları Türkiye’nin işgalini ve parçalamayı, ikinci bir projeyle, Suriye operasyonunda gerçekleştirmeye çalışıyorlar.

Bugün BM organizasyonu olarak gördüğümüz Çağdaş Roma’nın dünya hükümranlığını ilan etmek amacıyla cehenneme dönüştürdüğü Suriye üzerinden Türkiye’yi viraneye çevirme, işgal ve parçalama operasyonuyla karşı karşıyayız.

Suriye meselesi, Türkiye ve İslam aleminin varlık yokluk meselesidir.

Mustafa Yürekli - Haber 7