Bugun...
SINAVLAR


Nizamettin Yıldız
 
 

facebook-paylas
Tarih: 07-05-2016 19:45

Kaderimizin dönüm noktalarından biri de sınavlardır. Yaşadığımız sürece sınavlar olacak. Hatta hayatın kendisi bile bir yönüyle “sınav” demektir. Bu sınavlar yapılırken gereken hassasiyetler yerine getirilmezse sınav kaygısı gibi birçok toplum sorunlarının ortaya çıkmasına neden olabilir. Ülkemizdeki psikolojik hastalıkların ve antidepresan ilaçlarının kullanımının artmasında sınavların ne kadar olumsuz etkilerinin olduğu doğrusu bir araştırma ve inceleme konusudur. Bu yazımızda eğitim sistemimizin bazı yönleri ve TEOG (Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş) sınavları üzerinde durmak istiyoruz.

Eğitim sisteminde, özellikle sınav sistemlerinde sık sık değişiklikler yapılıyor. Bu sınav sistemlerinin aksayan bazı yönleri görüldüğünde değiştiriliyor ve yeni bir sistem getiriliyor. Bu kadar sık sistem değişikliği bir toplum ve ülke için doğru bir şey değildir. Unutmayalım ki; dünyanın en mükemmel eğitim ve sınav sistemini de getirseniz mutlaka bir yerinde eksiklikler veya özellikle uygulamadan doğabilecek yanlışlıklar olacaktır. Böyle bir durumda “sistemi” toptan kaldırıp atma yerine; görülen yanlışlıkların aşama aşama düzeltilmesinin daha doğru olacağını düşünüyoruz.

Son zamanlarda ülkemizde “çoklu zeka kuramı” esas alınarak “yapılandırmacı (inşa)” veya “öğrenci merkezli”  sistemi uygulanmaya çalışılıyor. Bu sistem aynı zamanda gelişmiş birçok Avrupa ülkesinde de uygulanıyor. Bu sisteme göre başarısız öğrenci yoktur. Her öğrencinin ilgi alanı farklı olabilir. Diyelim ki; bir öğrencinin matematik dersi zayıf diye o öğrenciyi başarısız sayamayız. O öğrencinin müzik veya bedensel aktivitesi daha belirgindir, iyi bir müzisyen veya sporcu olabilir. İşte öğrencilerin bu farklı yönleri iyi tespit edilip ona göre yönlendirme yapılması gerekir. Bu durumu Mevlana da yüzyıllar önce Mesnevi’sindeki çeşitli hikâyelerde dile getirmiştir, yani ona göre de başarısız öğrenci yoktur. Yine,”40 yıl öğretmenlik yaptım, mabede (camiiye) girer gibi sınıfa girdim.” diyen büyük mütefekkirlerimizden Nurettin Topçu’nun da buna yakın düşünceleri vardır. Hatta o, sınıfta ve okulda öğrencilerin başarı sıralamasının yapılmasının yanlış olduğunu belirtir. MEB’in TEOG sonuçlarını açıklarken sıralama yapmayarak sadece tercih zamanı yüzdelik dilimlerini vermesini öğrencilerimizde yaş durumuna göre “ özgüven” eksikliğine veya başarısızlık kompleksine neden olmaması açısından doğru ve yerinde bir karar olarak düşünüyorum.

Yukarıda da belirttiğim gibi dünyanın en mükemmel sistemi de getirilse; MEB’in bazı genelgelerini takmayan, benim çocuğum en iyi okulu kazansın da diğerleri ne olursa olsun diye düşünen, bencil, çokbilmiş (!) bazı veliler, eğitim öğretimi şahsi çıkar ve rant aracı olarak gören öğretmenler ve idareciler olduğu müddetçe varılacak bir yer yoktur.

TEOG sınavları ki; her dönem 6 dersin yazılılarından birinin bakanlık tarafından yapılmasıdır. Yalnız bu sınavların şu anda yapıldığı gibi dönem ortasında değil de son sınavlarının yani her iki dönemin sonunda TEOG olarak yapılmasının daha doğru olacağını düşünüyoruz. Çünkü: Dönem ortasında yapılan bu sınavlar, yapıldıktan sonra bazı öğrencilerin okulu önemsememesine ve boş vermişlik psikolojisine neden olabilmektedir.

Her şeyde olduğu gibi eğitim-öğretimde de doğal bir süreç esas olmalıdır. Bu düşünceden hareketle TEOG uygulamasına geçilmiş ve onun normal bir yazılı gibi algılanması istenilmektedir. Yani sınavların öğrencilerimiz arasında vahşi bir yarış ve rekabete dönüşmeden her öğrencinin seviyesi ve ilgi alanı doğrultusunda ortaöğretime geçmesi hedeflenmektedir. Bu sınavlar objektif bir değerlendirme yapılabilmesi için zorunlu olarak test şeklinde yapılmaktadır. Aslında test sisteminin de sorgulanması gerekir. Konuları ve olayları 4-5 seçeneğe indirgemek ufuksuzluğa ve dar düşünmeye neden olabilir. Türkiye derecesi yapmış öğrencilerimizden bazılarının bir dilekçe bile yazmaktan aciz olduğuna zaman zaman şahit oluyoruz. Bu durumun sebeplerinden birinin de test sistemine gereğinden fazla ağırlık verilmesi olduğunu söyleyebiliriz.

İlk ve ortaokullardaki haftalık ders yükü ve hafta sonu kursları da yeniden düşünülüp değerlendirilmelidir. Dünyada, haftanın 7 günü küçücük çocukların okula gittiği başka ülke veya ülkeler var mıdır? Doğrusu bilmiyorum.

Bir de eğitim öğretimde başarıdan önce iyi insan yetiştirme öncelikli hedeflerden biri olmalıdır. Dünyanın en başarılı insanını yetiştirseniz şayet; bu insan doğaya, ailesine, ülkesine ve tüm insanlığa karşı sorumluluklarını yerine getirmeyen ve saygısız biriyse başarılı olmasının bir anlamı var mı? Ders kitaplarının yanında öğrencilerimize seviyelerine uygun başka kitapları da isteyerek ve severek okuması alışkanlığını da kazandırmamız şarttır. Çocuklarımızın, tatile veya pikniğe gider gibi isteyerek ve severek okula gittikleri bir durum sağlandığı an ülkemizdeki eğitim meselesi çözülmüş demektir veya çözüm yolunda epey mesafe alınmış demektir.

Nizamettin Yıldız, Ulu Kanal

 

twitter.com/51nizamettin 
facebook.com/51nizamettin

                



Bu yazı 3831 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
Henüz anket oluşturulmamış.
YUKARI