Kılıçdaroğlu sık sık tekrarlıyor bu bunu. “Ortadoğu bataklığı”ndan ve Türkiye’yi bu bataklığa sürüklemek isteyenlerden bahsederek kendilerinin bu bataklığın dışında kalacaklarını ifade ediyor. Belli ki CHP zihniyeti, kendisini, ülkenin fiilen içinde bulunduğu coğrafyadan soyutlayarak hayali bir başka dünyada görüyor. Tıpkı, bu ülkenin geçmişinden, inançlarından ve kültüründen soyutlayıp hayali bir dünyada düşündüğü gibi. 

Fiilen içinde bulunduğu dünyadan nefret ve orayı bir bataklık sayma gafletine rağmen, acaba başka başka kıtalardan gelerek buraları işgal eden veya bataklaştıran güçleri buraya çeken cazibe nereden kaynaklanıyor? Eğer burası bataklıksa, bütün bir tarih boyunca Avrupa ve Amerika’nın hep buraya gelme, burada olma istek ve arzusunun kaynağı nedir? 

CHP zihniyeti kendini hayalen bu coğrafyadan uzaklaştırarak, buraya üşüşen bu leş kargalarına yer açmış olmuyor mu? Bunun anlamı, hayalinde boşalttığı bu ülkeyi zaman içinde gerçek olarak onlara teslim etmek değil midir? Önce hayalde ve sonra da fiilen. Yanıbaşında kıyametler koparken, sessiz olmayı ve hiçbir şeye karışmamayı savunmak başka ne anlama gelir ki. 

Ortadoğu’da yıllar önce başlatılan bir yeniden şekillendirme çalışması olduğunu bilmeyen kalmadı. Büyük Ortadoğu Projesi’nin adı şu sıralarda fazla anılmasa bile, bu projenin var gücüyle yürürlükte olduğunun bilindiği bir dünyada, çıkıp kimsenin bizi Ortadoğu bataklığına çekemeyeceğinden söz etmek, tam da bu coğrafyayı bataklığa çevirenlerin ekmeğine yağ sürmek demektir. Herkesin cirit attığı, pay kapmak için birbirini yediği bir dünyada, olup bitene sessiz kalmayı savunmak iflah olmaz bir dalalettir? Üstelik yıllardır bütün olup bitenler senin sınırında, yanı başında gerçekleşirken. Orada atılan kurşunlar senin tarafına düşer; silah sesleri senin kulaklarında çınlarken. 

Amerika, Ortadoğu’da Irak işgaliyle başlattığı planını Suriye politikalarıyla yürütürken, son günlerde yaptığı açıklamayla oradaki bir terör örgütünü meşru sayarak Türkiye’ye karşı niyetini gösterirken, Rusya donanmasına ait, ağzına kadar silahlarla dolu savaş gemileri İstanbul ve Çanakkale boğazlarından göstere göstere geçerek Akdeniz’e inerken, Kılıçdaroğlu’nun kendisini fiilen içinde bulunduğu coğrafyadan tecrit etmesi, acaba kimin işini kolaylaştıracak ve neye hizmet edecektir? 

İnsafsız bir dünya egemenliğinin, gözünün yaşına bakmadan seni de yersiz yurtsuz bırakacağı günlere doğru giderken, yani sırada senin de yutulacağın günler sayılırken, kendini kurtarmanın tek yolu hayal dünyasına çekilmek midir?