Bugun...
RUSYA’NIN SURİYE’DEKİ VARLIĞI


Yüksel Kanar
 
 

facebook-paylas
Tarih: 08-10-2015 17:15

Aşağıdaki alıntı, Anıl Çeçen’in Ocak 2015 tarihinde, yani henüz Rusya’nın Suriye’de kendini açık biçimde gösterdiği günümüzden tam dokuz ay önce yayınlamış “Rusya Sıcak Denizlere İniyor” başlıklı yazısından alınmıştır. Yazıda Rusya’nın bütün bir tarih boyunca sıcak denizlere inme çabaları ve bunun dayandığı ekonomik ve politik nedenler açıklanmaktadır. Görülüyor ki Rusya’nın Suriye’deki bugünkü varlığı rastlantıya dayalı bir varlık değil, eski ve ısrarlı bir devlet politikasına bağlı, kendisi için varoluş şartıdır. Bugün Suriye’de olanlar, açık biçimde ve âdeta bağıra bağıra gelen bir sonuçtur:

Yeni dönemde, kendisine karşı bir Arap Birliği kurulmasını istemeyen İsrail, Amerikan ve Türk askerlerini kendi savunmasında kullanamayınca ve Kuzey Irak üzerinden kendine bağlı bir güçlü ordu oluşturamayınca, bölgede kendisini tehdit edebilecek sıcak gelişmelere karşı Rusya’yı yeni kurtarıcı olarak ilan etmektedir. Bu doğrultuda Rusya’nın Kırım’ı bir oldubitti ile işgal etmesinde İsrail lobilerinin Rusya’ya yardımcı bir çizgide hareket ettikleri görülmüştür. İsrail: ABD, Avrupa, Çin ve İran ile yakın ilişkiler içerisine giren Rusya’nın askeri gücünden yararlanabilmek için, dolaylı yollardan Rusya’nın Kırım’ı işgaline destek vermiş ama bunun karşılığında Rusya’nın Kıbrıs’tan çıkmasını istemiştir. İsrail kendi çıkarları açısından karşı kıyı konumundaki Kıbrıs’ı kimseye bırakmak istememekte, Rumlara karşı Türkleri, Hrıstıyanlara karşı Müslümanları kullanarak ada sorununu çözümsüzlüğe terk ederken, Rusya’nın Güney Kıbrıs’taki varlığına da bir son vererek, adayı gelecekte Büyük İsrail devletinin bir eyaleti konumuna dönüştürmek istemektedir. Kıbrıs’a soğuk savaş döneminde Sovyetler Birliği yapılanmasından yararlanarak girmiş olan Rusya, adanın güneyini bir sıcak deniz merkezi olarak kullanmakta, Lefkoşe’de beş bin Rus devleti görevlisi diplomat statüsünde görev yaparken, yüz binden fazla Rus işadamı da, bütün dünya ülkelerine yönelik dış ticaretlerini bu sıcak deniz adası üzerinden yürütmektedirler. Kıbrıs adasına yerleşen Rusya, bu nedenle artık bir sıcak deniz problemine sahip olan kuzey ülkesi olmak durumundan çıkmıştır.

I958 de General Kasım darbesi ile Irak’a yerleşen Rusya, daha sonra Suriye’ye girerek Hafız Esat aracılığı ile bu ülkeye de yerleşerek Akdeniz kıyısında Tartus askeri üssünü kurmuştur. Orta Doğu’ya ABD’nin gelmesi ve İsrail’in kurulmasına tepki olarak Rusya Sovyetler Birliği üzerinden merkezi alana ve sıcak deniz kıyılarına yerleşirken, karşı kıyada yer alan Kıbrıs’a da Makarios sayesinde girmiş ve bu adada Akdeniz’in en güçlü komünist partisi olarak Akel’i kurmuştur. Sosyalist sistemin dağılmasına ve bütün komünist partilerin kapatılmasına rağmen, Akel yapılanması İngiliz üslerine karşı bir denge unsuru olarak bu adada Rusya desteği ile korunmuştur. Atlantik emperyalizminin İngiltere, ABD ve İsrail ortaklığı doğrultusunda İngiliz üslerini kullanmasına karşılık, Rusya da Akel partisi aracılığı ile Kıbrıs üzerindeki etkinliğini sürdürmekte ve iki yüz bine yakın vatandaşını bu adanın güney kısmında tutmaktadır. Ruslar’ın Kıbrıs’ta yüz bin kişilik ayrı bir Rus kenti kurduğu bir yeni döneme girilmiştir. Rusya, batının bütün engellemelerine rağmen, Suriye’deki askeri üssü ile Kıbrıs’taki kendine bağlı ekonomik ve siyasal yapılanmasını korumuştur. Bugün için Rusya’nın Kıbrıs adası üzerinden Asya ve Afrika ülkelerine açılarak sıcak denizler üzerinden dünya ticaretine girdiği görülmektedir. Rusya ile İsrail ilişkileri, bölgedeki sıcak gelişmelere göre yönlenirken, Rusya’nın Kıbrıs’tan çıkarılması için İsrail Kırım’ın Rusya’ya verilmesini desteklerken, bir anlamda bölgedeki Arap ve Müslüman çoğunluğa karşı, Rusya ile yeni bir işbirliğini de başlatmaktadır. Brzezinski, son kitabında batı emperyalizmi ile ters düşecek bir Rusya’nın Gürcistan, Ukrayna, Ermenistan ve Beyaz Rusya gibi bölge devletlerini işgal ederek, federasyon çatısı içine alabileceğini söylemektedir. Kafkasya’nın güneyinde yer alan Azerbaycan da böylesine bir tehdit ile karşı karşıyadır. 2015 yılı başlarken Doğu Anadolu olayları yeniden gündeme getirilerek, Büyük Ermenistan’ın önü açılmaya çalışılırken, bugünkü Kafkas Ermeni devletini kurmuş olan Rusya’nın ilgisi yeniden Anadolu üzerinden Orta Doğu bölgesine doğru kaydırılmaya çalışılmaktadır.

Dolayısıyla Rusya’nın Suriye’deki çıkışını sürpriz olarak görmemek gerekir. Osmanlı Devleti’nin henüz ayakta olduğu zamanlarda bölgeye yaklaşamayan Rusya, onun ortadan kalkmasının hemen akabinde, Akdeniz’e sahip olmak için harekete geçmiştir. Daha 1958’de Irak’a ve ardından da Suriye’ye giren Rusya, bugün oraya sayesinde yerleştiği Hafız Esed’in mirası olarak oğlunu bizzat korumayı üstlenmiştir. Artık Rusya, donanmasını çok daha güçlendirerek Doğu Akdeniz’de önemli bir güç haline gelmiş, Suriye’nin içinde de önemli bir askeri varlığa sahip olmuştur.

Şimdi daha iyi anlıyoruz ki, Esed’in bugüne kadar devrilememesinin nedeni, bizzat kendisi değil, kendi inancındaki küçük azınlıkla birlikte esas olarak oradaki varlığıyla Rusya’dır. Yoksa kendi insanına karşı bu kadar acımasız olan bir devlet başkanına halkından destek gelmesi mümkün değil.

Suriye’de asıl sorun şimdi başlıyor. Sahneye çıkışının ilk icraatları arasında defalarca hava sahamızı ihlal etmesi ve bundan da öte tacizde bulunması, dil ucuyla ifade edilmiş bir yanlış değil, bize karşı diplomatik bir hatırlatmadır. Osmanlı geçmişimizdeki engellemelere benzer bir engellemeye kalkışmayın denmek isteniyor. Esed’siz bir çözüm isteyen ABD ve Avrupa ülkeleri ile Türkiye’ye karşı bundan sonra Esed’in koruyuculuğunu daha açık ve sert biçimde Rusya yapacaktır. Hazar denizinden ta Suriye’ye fırlattığı bomba ile de, bütün dünyaya karşı varlığını göstermekte, âdeta yediden iki kutuplu dünyaya dönüşün ilânını yapmaktadır. 

Amerika, İran ve İsrail ile birlikte Rusya arasında son zamanlarda meydana gelen görüşmelerin yarattığı görünüşteki kargaşa hiç de zihinlerimizi bulandırmasın. Bunlar aralarında rahatça anlaşabilirler.

Olan bize olur. Koskoca İslâm coğrafyası darmadağınık. Hiçbirisinin kendi coğrafyalarında bütün bu olup bitenlere karşı hiçbir ciddi önlemleri ve kalıcı politikalara yok. Tamamen edilgin durumdalar. Afganistan ve Irak’tan sonra Tunus, Libya ve Mısır’ın tam bir kaosa sürüklenmesi bu yüzden. Suriye de belli ki üç-beş parçaya bölünecek. Daha sonra sıranın öteki İslam ülkelerine geleceği kesin.

Evet, Anıl Çeçen’in dokuz ay önce söylediği “Kırım-Kıbrıs pazarlığı sonrasında benzer bir pazarlık, Suriye üzerinden de gündeme gelebilir ve bu ülke üzerinde İsrail’in istekleri doğrultusunda hareket etmeyen ABD ve Fransa’ya karşı Rusya’nın ağırlığı, Siyonist lobiler tarafından dünya dengeleri için kullanılabilir” sözlerinin bugün gerçekleştiğini görüyoruz.

(Anıl Çeçen’in yazısının tamamını buradan okuyabilirsiniz)  

 



Bu yazı 1649 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
Henüz anket oluşturulmamış.
YUKARI