Bugun...
SEZAİ KARAKOÇ VE DERGİLER: 3. “Bu arkadaşınıza iyi bakın, ilerde…”


Yüksel Kanar
 
 

facebook-paylas
Tarih: 20-05-2016 10:21

Sezai Karakoç ortaokulda sınıfının en çalışkan öğrencileri arasındadır. Genellikle onun yeri en iyi üç arasıdır. İlk sırada yer almasının önündeki engel ise müzik, resim ve beden eğitimi dersleridir. Bunlara karşılık Türkçe, matematik ve tarih dersleri ise en iyi derece olan “pekiyi”nin de üzerindedir.

İkinci sınıftayken Türkçe dersine yeni gelen öğretmen, Arif Nihat Asya’nın öğrencisidir. Daha ilk kompozisyon dersinden sonra, onun yeteneğini görerek sınıfta ayağa kaldırmış ve diğer öğrencilere: “Bu arkadaşınıza iyi bakın, ilerde…” diye başlayan övgü sözler söylemiştir. Karakoç bundan sonrasını “burada tekrarlamak istemediğim çok büyük övgü ve iltifatlarda bulunmuştu” diye anlatıyor. Bu hoca bir soru sorup da, o, mütevazı bir şekilde parmak kaldırdığında hocası: “sen, öyle parmak kaldırmalısın ki tavana değmeli” dermiş. Hocanın güveni öylesine yükselmiş ki, “tahtaya kaldırılmaktan, hatta bazen yazılılara bile girmekten” muaf tutulduğu oluyormuş.

Bu sıralarda, derslerindeki başarı yanında ilgi alanları genişlemekte, zihinsel gelişimi devam etmektedir. Kuşkusuz derslerindeki başarının kaynağı, bilgiye duyduğu iştiyaktır. Bu da onu zihinsel başarıya götürmektedir:

“Bu sıralar okuduğum SAFAHAT, Mithat Cemal Kuntay’ın Mehmet Akif’ine ilâveten hocam da, Vadideki Zambak’tan 20 sayfayı (ki bir öğüt mektubu, yükselme yollarının açıklaması idi) ve bazı kitapları tavsiye ediyordu. Hatta bir gün babama yazdığım mektubu bile izin isteyerek gözden geçirdi hocam.”[1]

Gerçekten de bu durum, çok erken uyanan bir zihnin, bir edebiyat hocası tarafından kanatlandırılmasıydı. Okumaya ve öğrenmeye böylesine büyük bir arzu duyan küçük bir öğrenciye kılavuzluk yapmak, o öğrenci için ne bulunmaz bir şey! Böylece Sezai Karakoç, “Namık Kemal, Ziya Paşa, Ziya Gökalp’le ilgili nice şeyler okuduktan sonra”, eski kültürümüzün engin ufuklarına açılıyor. “Yine okulda Namık Kemal’e dair verdiğim konferans ve Hürriyet Kasidesi’ni ezberden okumam hadise olmuştu. O sırada gelen (…) beden eğitimi öğretmenimiz, o konferanstan sonra, bana, ‘koca filozof’ lakabını takmış, dersinde de müsamahalı davranmaya başlamıştı”. 

Zihinsel gelişimini sürdüren, edebiyat yeteneğini sürekli geliştiren Sezai Karakoç’un bu ilerleyişinin, köklerimize ve değerlerimize bağlı bir yönde olduğu açıkça görülüyor. Gerçekten de Karakoç, ailesinden ve çevresinden aldığı terbiye ile, deyim yerindeyse, asla gözü kaymadan dosdoğru yolda ilerlemektedir. Bu bakımdan okulda din karşıtı bir hocayla ilgili olarak anlattığı şu olay, onun ruhuna oldukça ters gelmektedir: “… hoca, bir gün, dersimiz boş geçerken sınıfımıza elinde bir kitap girdi. Arapça bilen Mardinli bir arkadaşımızı tahtaya kaldırarak o kitabı uzattı, ‘oku’ dedi. Arkadaş okumaya başladı. Kitap, mevlüttü. Arkadaş, zevkle ve ahenkle okuyordu. Fakat, ben daha ilk beyitlerde bu mevlüdün özelliğini anladım. Arkadaşımız da bir müddet okuduktan sonra farkına vardı. Durdu. Öğretmen: ‘okusana!’ diye ısrar etti, fakat arkadaş: ‘okumam’ dedi, ‘bu başka mevlüt’. Öğretmen, kızıp söylenerek kitabı alıp gitti. Sonradan duyduğumuza göre, mevlüt Amine Hatun yerine, Zübeyde Hatun vb. değişiklerle yeniden yazılmış. Bunu da Behçet Kemal Çağlar’ın yaptığını söylemişlerdi”.

Karakoç’un Büyük Doğu’yu ilk tanıması da yine bu sıralarda oldu. Bunu şu şekilde anlatıyor: “… bir cumartesi günü, çarşıda gezerken, duvarda son derece etkili güzel bir afiş gördüm. Yakında Büyük Doğu’nun ‘Bir nar-ı beyza’ gibi çıkacağını müjdeliyordu. Büyük Doğu’yu tanıyışım bu ilânla oldu. Sonra dergi çıktı.” Bu çıkış Büyük Doğu’nun 2 Kasım 1945’teki ikinci dönemindeki yeniden çıkışı olmalı.

Dergi Maraş’ta sadece tek bir bayie geliyor ve her hafta Karakoç, büyük bir heyecanla bayie koşuyor, dergiyi alıp okuyordu. Bazen de derginin tükendiğini görerek üzülüyordu. Ancak derginin çıkışı uzun sürmemiştir. Rıza Tevfik’in çok önceleri yazdığı Sultan Abdülhamid’in Ruhaniyetinden İstimdat şiirinin derginin Haziran 1947’deki bir sayısında yeniden yayınlanmasından dolayı kapatılmıştır. Bir zamanlar müfrit bir Sultan Abdülhamid aleyhtarı olan Rıza Tevfik, Cumhuriyet dönemindeki yanlışlıkları gördükten sonra hatasını anlamış ve Sultan Abdülhamid’in ruhaniyetinden helallik istemek, millete de gerçeği anlatmak için bu şiiri yazmıştı.

Üstad Necip Fazıl Kısakürek şiiri Büyük Doğu dergisinde yayınlayınca, Atatürk’ün, Türklüğün ve Türk milletinin manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif ettiği, padişahlık propagandası yaptığı gerekçesiyle hakkında dava açılmış, dergisi de kapatılmıştı. Ayrıca Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 104 ve 125. maddelerine göre tutuklanması talep edilmiş ve 1. Sulh Ceza Hakimliğine sevk edilmişti. Necip Fazıl Kısakürek, 6 Haziran 1947 tarihli mahkeme sorgusunda, Türklüğe hakaret etmediğini, bu şiirin daha önce yayınlanan ilmi yazıların hissi bir hükmü altında dergide yayınlandığını söylemiştir. (Bkz. http://www.belgelerlegercektarih.com/).

******

Necip Fazıl “Müdafalarım” isimli eserinde, “Türklüğe Hakaret” davası başlığı altında bu konuda şunları söylüyor:

“…Manzumenin Rıza Tevfik’e ait ve münteşir bulunduğu gerçekleşiyor. Fakat onu bize gönderen okuyucu, mısralardan birini yazdıktan sonra karalamış, eksik bırakmıştır. [Burada şiirin Bu gün varsa yoksa …  / Şöhretine herkes fuzulî dellâl mısralarındaki sansürlenmiş noktalı yerden söz ediliyor.] Onu takip eden mısralarsa belli başlı bir şahıstan bahsedildiğini açıkça gösterdiği için bunun kim olduğunu anlamak lazımdır. Eksik mısrayı takip eden kafiyelere ayrıca vezinde noksan kalan beş heceye göre bu İsim Mustafa Kemal olabilir. Fakat ayni esaslara yüzde yüz uygun olarak tek ve müşterek hüviyet ifadesiyle Enver ve Cemal de olabilir. Rıza Tevfik’in siyasî temayüllerini ve mücadele hedeflerini bilenlerce, birinci hüviyetle ikinciler arasında fark yoktur… Görülüyor ki, tam yüzde ellişer ihtimalle iki hüviyet kutbu üzerinde de temerküz edebilen bir ifade karşısındayız…”

“Yine manzumenin Rıza Tevfik’e ait olduğunu bilenlere başvuruyor ve şu cevabı alıyoruz:

– Kat’i olarak hatırımızda değil, fakat Enver ve Cemal olsa gerek… Zira Abdülhamid’in Ruhaniyetinden İstimdat isimli bir hücum manzumesinde hatıra ilk gelecek zümre İttihat ve Terakki, ilk gelecek isimler de Enver ve Cemal‘dir. Mustafa Kemal‘in Abdülhamid’le birinci planda bir alâkası olmamıştır.”

“Bu yeni tahmin ve tefsir, karalanmış mısradaki ismin “Enver ve Cemal” olması ihtimalini biraz daha yükseltmiştir. Ondan evvelki mısralarsa, okuyucunun bize apaçık yazdığı gibi:

“Etek öpmeyenler secde ettiler
Bir asi zabitin pis külahına”
şeklindedir.

Bu da Enver ve Cemal ihtimalini, Mustafa Kemal’den daha fazla hatıra getirmektedir. Zira Enver, tâbi olduğu padişaha karşı doğrudan doğruya isyan ve harekete geçmiş bir zabittir.”

“Manzumenin aslını Rıza Tevfik’den öğrenmek istiyoruz. Kendisi müsbet ve menfi hiçbir şey söylemiyor; sadece manzumenin aslını gizliyor ve mahut isim, hakikatte ne olursa olsun, bizce tam bir meçhul halinde kalıyor. Fakat bütün bunların manzumenin ruhu ve bizim onu neşretmemizdeki maksat bakımından hiçbir kıymeti yok… Biz, yepyeni bir ideolocya ve dünya görüşünün bağlıları Büyük Doğu’cular, manzumeyi, esasen fâni şahıslar üstü ruh ve manasıyle ele alacağız. Bunun için de, okuyucunun sildiği kelimeleri, zaten tam tahkik edemediğimiz için noktalıyoruz! “Bir asi zabitin” kelimelerini de, kendi elimizle silerek, herhangi müşahhas bir ifadeye kimsenin takılmasını istemiyerek, davaya mücerret ve sembolik bir eda vererek bilhassa askerleri ve zabitleri tenzih fikrini güderek, noktalarla gösteriyoruz. Yani, noktalarla gösterdiğimiz iki eksik mısradan birini okuyucu silmiştir, öbürünü de biz. Maksadımız da, davayı küçük şahıs planından çıkarıp büyük tarihî, içtimaî, ruhî, ahlâkî teşhis planına intikal ettirmek, böylece şu veya bu şahısla doğrudan doğruya hiçbir alâkamız olmadığını göstermektedir. Her şey, manzumenin bütünündeki ruh ve manadadır.”

Rıza Tevfik ölüm döşeğinde şunları söylemiştir:

“Ben bu şiiri Türk milletine hakaret kasdıyla değil, tamamıyle aksi olarak, Türk milletini ölüme götüren bir zümreyi teşhir ve Abdülhamid Han’a edilen iftiraları tesbit gayesiyle yazdım.

31 Mart vakasını tertiplediği isnadı altında tahtından alaşağı edilen büyük hükümdar, bu isnadla, sade iftiraların değil, tertiplerin de en hainine hedef tutulmuştur.

31 Mart’ı tertipleyen İttihatçılar ve bu işe memur edilenler arasında bizzat ben varım.

31 Mart’ı kışkırtma ve körükleme işini Selim Sırrı ile Rıza Tevfik idare etti. Hasta yatağımdan söylediğim bu sözlere tarih kulak kabartsın.”

(Ahmet Kabaklı, Temellerin Duruşması, Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, 15. Baskı (1992), sayfa 140.)

******

Bu olay üzerine hükümetin, memleketin her tarafında aleyhte mitingler yaptırdığını anlatan Karakoç, kendilerinin de protesto için toplu olarak halkevine götürüldüklerini ve burada okul müdürleri ile Halk Partisi başkanının, isim vermeksizin aleyhte konuştuklarını, Üstad N. Fazıl hakkında “bir müvazenesiz” diye söz ettiklerini anlatıyor ve aslında öğrencilerin konu hakkında bir şey bilmediklerini ekliyor: “Fakat sanırım benden başka kimse anlamamıştı kimden bahsedildiğini”.

Zihninin çok erken uyanması dolayısıyla Karakoç, daha önce de İstanbul’daki “Tan” hadisesini izlemişti. Doğal olarak öğrencilerin bu konulara karşı hemen hiçbir ilgileri yoktu. “Nerden elimize geçmişse Serdengeçti’yi bulmuş, bir iki arkadaşla okuyorduk. Müdür geldi: ‘Bunların hepsi yalan’ diyerek elimizden aldı. Daha sonra Büyük Doğu’ları elimizden almaya başladı.” Görülüyor ki okul müdürü sol görüşe sahip ve Halk Partili biridir. Çalışkan bir öğrenci olduğu için, müdür ona karşı oldukça iyi davranmakta ve sevmektedir. Ancak bu türden dergileri okuduğunu gördükten sonra tavrı değişmiştir. O güne kadar iyi olan araları artık bozulmuştur. Örneği bir gün müdür, “bir arkadaşının dergilerini almış odasına götürmüş. Odacı, gereksiz gazeteler zannıyla atmış. Müdür bizi çağırdı: “Siz dergileri odamdan çalmışsınız” dedi. Bu tür olaylar sürüp gitti”.

 

[1] Hatıralar, Diriliş, Dönem: 7, sayı: 30, 13 Şubat 1989.



Bu yazı 4099 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
Henüz anket oluşturulmamış.
YUKARI