Belli ki tehlike yavaş yavaş geliyorum diyor. Büyük Ortadoğu Projesi, anlaşılan sadece ABD’nin değil, aynı zamanda Rusya da dahil olmak üzere bütün Avrupa’nın ortak projesidir.

Daha düne kadar, hâlâ Rusya’nın artık dünya egemenlik yarışından çekildiğine inandırılıyorduk. Oysa bu dünya devi, baştaki emelleri aynı olan, sadece zamana karşı yenilenerek kendini koruyan özelliğe sahip bir devlettir. Bir süreliğine ayrılarak dinlenip toparlandığı görevine yeniden döndü sadece.

Bütün sorun, her ne suretle olursa olsun, İslâm devletlerinin etkisizleştirilmesi, Osmanlı devleti zamanındaki gücüne ulaştırılmaması çabasıdır. Kendileri küçük küçük parçaları birleştirerek koca bloklar haline gelirken, koca bir blok olan İslâm devletlerini küçük küçük parçalar haline getirdiler. Bununla da yetinmeyerek daha da küçük parçalara ayırmak için çalışıyorlar. Sonra kendileri asıl paylarını almadan önce, bu küçük parçaları birbirinin düşmanları haline getiriyor ve ilk seyreltmeyi birbirine yaptırdıktan sonra paylaşıyorlar.

Afganistan’da yapılan buydu. Irak’ta da bu yapıldı. Fiilen parçalara ayrılan bu ülkelerde, asıl söz sahibi bu parçalara ayrılmış sözde devletler değil, yine Amerika ve Avrupa ülkeleridir. Bütün kaynaklar onlar tarafından paylaşılmış durumdadır. Libya, Tunus’tan sonra Mısır da, önce diktatörlerden kurtarılırken halka yardımcı oldular, ama arkadan daha büyük diktatörlerin eline bırakıldılar veya tam bir kargaşaya terk edildiler.

Şimdi leş kargaları Suriye’nin üzerindeler. Suriye’nin asıl dramı da yeni başladı. Bir süre sonra o da paylaşılmış ve sahiplenilmiş olacak. Amaç, halkı baştaki diktatörlerden kurtarmak değil, onları bahane ederek devlete çöreklenmektir. 19. yüzyıl sömürgeciliği yeniden hortlatılıyor.

Bu arada, asıl oyunun bizim üzerimizde oynandığı o kadar belli ki. En son Ankara’da onlarca insanımızın öldürüldüğü terör saldırısı, bu oyunu açıkça gösteriyor. Bizi de büyük kargaşalıkların içine çekmek istiyorlar. Bu türden toplu kıyımlarla halkımızı birbirini suçlayan, giderek birbirine saldıran düşmanlar haline getirmek amaçlanıyor. Bizim siyasilerimiz birbirlerini suçlarken onlar dışarıdan, ellerini ovuşturarak bizi seyrediyorlar.

Unutmayalım, hiçbir devlet dışarıdan yıkılmamıştır. Önce içerden çökertilmiş, düşmanlıklar yaratılmış, parça parça edilmiş, arkadan da zayıflamış ülkeler fiilen ele geçirilmiştir. Türkiye’de birliğin giderek yok edilmesi, bize bu tehlike çanlarının çaldığını göstermektedir. Ülkesini sevmeyenler bu oyuna rahatça düşüyorlar.

Oyun hep İslâm coğrafyası üzerinde oynanıyor. Bütün bir Hıristiyan coğrafyası da şu veya bu şekilde oyunun aktörlüğünü yapıyor. Yani çağdaş bir haçlı saldırısıyla karşı karşıyayız. Küfür tek millet olarak üzerimize abanıyor.

Kurtuluşumuz da, Müslümanlar olarak tek bir millet olma bilincine ulaşmakla mümkün. Ötesi esaret ve yok olmaktır…