İsrail, İslâm ülkelerinin ortasında kurulmuş bir gecekondu devlettir. Müslümanların bağrına saplanmış bir hançerdir.

Şimdi bu terörist gecekondu devleti, kaçak kurulduğu alanın kendi asli malı olduğunu iddia ediyor. Gerçek sahiplerini oradan yavaş yavaş temizleyerek bütün alana yayılmak istiyor.

Bunu yaparken güç ve destek aldığı ülke, dünyanın bir numaralı terörist devleti olan Amerika Birleşik Devletleri’dir. Nitekim Amerika, İslâm’ın en önemli mekânlarından biri olan Kudüs’ü, İsrail’in başkenti olarak tanıdıklarına ilişkin kararı ilân etti.

Ancak eli sürekli İslâm ülkelerinde olan bu devletten daha büyük bir destekçisi vardır ki, o da Müslüman ülkelerin dağınıklığı ve perişanlığıdır.

Gösteriler elbette olacak. Memnuniyetsizliğimizi tabii ki dile getireceğiz.

Ama bütün bir Filistin toprağının ve elbette Kudüs’ün korunması ve Siyonist-Yahudiye teslim edilmemesinin en büyük güvencesi İslam Birliği’nin sağlanmasıdır. Bu birlik olmadığı sürece, Ortadoğu’da hep cephe kaybederiz; kendi öz topraklarımızdan atılırız. Osmanlı devletinin yıkılışından sonra Müslümanların ölen birlik ruhunu yeniden diriltmedikçe hiçbir çırpınışın bize faydası yoktur.

Sorun, 1917’de son Osmanlı askerinin Kudüs’ten çekilmesiyle başlamıştır. Kudüs bu tarihten itibaren sahipsiz ve öksüz kalmıştır. Haçlılar tarafından işgal edilen ve bir daha birleşmemek üzere parçalanana Osmanlı topraklarında, yöneticileri basiretsiz tam 57 İslâm devlet kurulmuştur. Şimdi bunlardan kaç tanesini bir araya getirebilir ve Amerika’nın yaptığı bu büyük haksızlığa karşı ortak hareket ettirebilirsiniz? Samimi halk elinden gelen protestoyu yapacak, Amerika’yı ve İsrail’i lânetleyecek, ama bunların hepsine yine kulaklar tıkanacak. Birlik ve beraberlik içinde, 57 İslâm ülkesinin gür sesini duymak mümkün olmayacaktır.

İslâm Birliği sağlanmadıkça, yapılan her girişim sonuçsuz kalmaya mahkûmdur.