1995 yazında Sarıyer İmam Hatip Lisesinden İzmit’e geldiğimde Mesut Barış çoktan ayrılmıştı. Biz onunla sivil toplum örgütlerinden sayacağımız Ensar Vakfı, ilim Yayma Vakfı, İzmit İmam Hatip Lisesi Mezunlar derneği etkinliklerinde tanışmış olmalıyız.
Bugün 8 Haziran 2018 Cuma günü onu İzmit’in merkezi camii Fevziye’den yolcu ederken görenleri şaşkına çeviren bir kalabalık vardı. Diyebilirim ki İzmit’te şöyle ya da böyle alakamız olan, temasımız olan bütün kesimler istisnasız oradaydı. Seçime giden Türkiye’de ayrı düşmüş gibi görünen siyasi partilerimizin mensupları, tarikatlar, cemaatler, dini tartışmalarla ve yorumlarla adeta birbirini tekfir eden toplulukların temsilcileri, muhafazakârlar, modernistler, herkes oradaydı…
Cenazeler bizleri adeta kendi ölümümüzle yakınlaştırır, ölene esef ederken kendi mutlak akıbetimizle yüzleşiriz ve bu dünyanın faniliğini bir kez daha idrak ederiz. İşte birçok hizmetlerle, mücadelelerle, başarılarla dolu bir hayat burada bir cenaze töreniyle noktalanıyor. Gel de ahiret inancı olmayanlara acıma.
Mesut Barış’ı bu kadar sevdiren neydi, insan düşünmeden edemiyor.
Ben onu her gördüğümde o tatlı tebessümüyle, vakur duruşuyla, alçakgönüllülüğüyle, en zor zamanlarda insanları yüreklendirmesiyle, yol göstermesiyle hatırlıyorum. Bir düşüncenizi ya da birisine, bir kuruma yönelik eleştirinizi dinler ve “eyvallah” der. İçinden çıkılması zor sorunlarda “Hallederiz” der ve içiniz i rahatlatırdı.
Bütün bunlar Mesut Barış’ı anlatmaya yetmiyor, biliyorum. Başka şeyler de vardır ona bu sadakati ve bağlılığı sağlayan. Ben onun kızdığını, birleriyle kavga ettiğini hiç görmedim. Hoşlanmadığı tavır ve tutumlarda gülümser ve üzerinden geçer giderdi.
Bu da değil şüphesiz. Şüphesiz bunlar bir insanın sahip olabileceği güzel huylardır. Ama başka bir şey daha var. O da insanlarla ilgilenmesi. Dibine ışık veren mum olmasıdır ona bu sevgiyi ve sadakati sağlayan.
Bugün cenazesinde milletvekillerinden bakanlara, profesörlerden sanatçılara, imamlardan cemaate toplumun her kesiminden insan katılmışsa bunun nedeni bence karşılık beklemeden insanlara iyilik etmesiydi.
Okul müdürü olduğu zamanlarda yatakhaneleri dolaşıp üzeri açılan öğrencilerin üzerini örtmesi, üşüdüğünü düşündüğü öğrencisine hiç tereddüt etmeden çıkarıp kazağını giydirmesi ve bütün bu ve benzeri güzellikleri gösterişsiz ve tamamen doğal bir refleksle yapması insanların gönüllerinde ona ölümsüz bir yer açmıştır.
Yanlış gördüğü davranışlara en sert tepkisini de hiç çekinmeden göstermiştir. Bundan dolayı da ona kimse ne küsmüş, ne de gücenmiştir. O öyle bir uyarır ki, karşısındakinin, “ben nerede hata ettim” diye; ya da “acaba yanlış mı yaptım?” diye kendisini sorgulamasına vesile olurdu.
Ben kendisini fiziki yapı olarak İsmet Özel’e benzetirdim ve bazen yanlışlıkla ona “İsmet Abi” diye seslendiğim dahi olmuştur. Sanırım insanların sevgisinden havalara girmez, eleştirisinden de etkilenmezdi. Ben buna “duruş” diyorum. 28 Şubat dönemlerini birlikte yaşadık. Hiçbir zaman kışkırtıcı olmamış, hep temkinli olunmasını tavsiye etmiş ve bizleri yönlendirmiştir.
Mesut Barış şüphesiz çok değerli bir öğretmenimiz, bir idarecimiz, bir dava adamımızdı. Ama onun değerini bilen insanların olması da onun şansıydı belki de. Bugün cenazesinde tanık olduğumuz bu sel gibi kalabalık, her kesimden katılım bunu da gösteriyor. Gerek tarihte, gerek günümüzde nice değeri bilinmeyen, ayakaltına giden değerli insanlarımız da vardır. Onlar dünyaya bakan yüzleriyle belki şanssızdırlar; ama ebedi hayatta elbette ki herkes gerçekten ne hak ettiyse onu alacaktır.
Öğrencileri ona "Kral" derlermiş. Adı da kral kalmıştı. Kral geldi, kral gitti, kral aşağı, kral yukarı... Sanırım bundan hoşlanıyordu da. Kim hoşlanmaz güzel lakaptan. Bana da Sarıyer İmam Hatip Lisesinde "İngiliz Kemal" diyorlardı bir ara. Başka da kötü lakaplar taktıklarını da biliyorum; ama onları buraya yazmaya gerek yok. Asıl söylemek istediğim, bizim medeniyetimiz biraz da krallıktan geldiği için bir insanın adı krala çıktı mıydı, o ona bir motivasyon olur. Yani madem kral diyorlar, o ismi de muhafaza etmek gerek diye de düşünmüş olabilir. Bu işler sanat dünyasında, edebiyat dünyasında, siyaset dünyasında da böyledir.
Mesut Barış, gerek mücadelesi, azmi, stratejistliği... Gerekse çevresindeki insanların bunu bilmeleri ve gösterdikleri kadirşinaslık açısından gıpta edilecek bir hayat yaşadı. Mustafa Miyasoğlu "Güzel Ölüm" romanında Nihat Sami Banarlı'nın ölümü için söyler bu sözü: Güzel ölüm. Mesut Barış bence güzel yaşadı ve güzel de öldü. Mekanı cennet olsun.
Mesut Barış’ın adı İzmit İmam Hatip Lisesi’nde yaşatılabilir. “İzmit Mesut Barış Anadolu İmam Hatip Lisesi” . Kendisi hayatta olsaydı ve buna benzer bir düşünceyi danışsaydık “yakışır” derdi değil mi?
Bence de yakışır.
Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun. Güle güle, yüzünden tebessümün hiç eksik olmadığı güzel insan. Seni özleyeceğiz. Şimdiden özledik bile.
Hayri BOSTAN
08.06.2018
YORUM YAZ