Bugun...


TALAT KOÇAK: “Sarayın Kürdü” söylemiyle PKK "Pentegon'un Kara Kolu" oluşunu saklıyor
Kendi devletiyle bir meselesi olmayan bu toprağın insanları dün olduğu gibi bugün de birileri tarafından hakir görülmektedir.

facebook-paylas
Tarih: 15-10-2018 20:18
TALAT KOÇAK: “Sarayın Kürdü”  söylemiyle PKK "Pentegon'un Kara Kolu" oluşunu saklıyor

Son zamanlarda terör örgütü PKK’nın eylemlerini tasvip etmeyen Kürtlere ayrımcı ve küçümseyici bir dil olarak “Sarayın Kürdü” tabiri kullanılıyor. Birçok gazeteci, yazar ve aydın bu dilden fazlasıyla nasibini almış durumda. Eğer terör örgütünün işçi öldürmesine, savunmasız 13-14 yaşındaki çocukları kaçırıp kendine payanda yapmasına itiraz ediyorsanız otomatikman Sarayın Kürdüsünüz. Kritik görevlerde olmasanız dahi bu şekilde bir itibar suikastine ugrayabiliyorsunuz. İlginçtir, bu söylem yüz yıl önce Hınçak ve Taşnak Partisi’nin terör diliyle örtüşmekte.

Bundan birkaç hafta evvel Türkiye Ermeni Vakıfları Birliği Başkanı Bedros Şirinoğlu bir gazeteye verdiği röportajda Ermeni cemaatinin sorunlarının çoğunun bu hükümet tarafından çözüldüğünü ve Ermenilerle Türklerin komşuluk hukukunun asırlara dayandığını kendi birleştirici tarih yorumunu da katarak söyledi.

Garip bir şekilde Şirinoğlu’na ilk saldıranlar yine kendi cemaatinden bazı kişiler oldu. Özellikle kitaplarında sevgi, hoşgörü, insanlık yolunu öğrettiğini iddia eden, kişisel gelişim tarzı eserler ortaya koyan bir Ermeni yazarın kendi milletinden bir kimse hakkında yazdıkları gerçekten hayret verici. Kullandığı dil gerçekten kaba ve seviyesiz. Kişisel gelişim, mutluluk, sevgi ve saygı üzerine kitaplar yazan malum yazarın kendi milletinden bir kişiden bunu esirgemiş olması da ayrı bir patolojik durum. Bir dönem televizyonlarda ülkenin iktisadından, tarım politikalarına kadar her alanda fikir beyan edebilecek kadar allame olan yazarın, Şirinoğlu hakkında söylediği çirkin sözler hukukun alanı içerisini girmekte.

Fakat orada söylediği “tarihte böyle işbirlikçi hıyarlar hep oldu bizde” cümlesi direkt tarihin konusu içerisine giriyor. Malum yazarın cümleleri tam olarak şöyledir. “1915’in canlı tanıkları yaşadıklarını anlatırken ilk onlara yardım eden Müslüman aileleri sonra onlara ihanet eden Ermenileri sonra katliamı anlatıyormuş. O çakal Ermenilerin adını hatırlayan yok, Hainler işte. Tarih acımasız bir kaynak. İşbirlikçileri affetmez. Bu herif Ermeni halkının yüz karası. Tarihte böyle işbirlikçi hıyarlar hep oldu bizde.”

Yazımıza başlarken Hınçak ve Taşnak Partisi’nin terör dilinin yüzyıl sonra dahi birileri tarafından kullanıldığından bahsetmiştik. Tarihin tozlu raflarında malum yazarın edebsiz kelimelerle tabir ettiği Ermeniler kimlermiş onlara bakalım birazda.

Osmanlı’nın son döneminde Hınçak-Taşnak Komitacıları sadece Müslüman unsurları değil, durumlarından şüphelendikleri ve Osmanlı Devleti’nin tarafını tuttuğunu düşündükleri kendi Ermeni soydaşlarını da katletmiştir.  Temmuz 1890’da ünlü Kumkapı olaylarından sonra Hınçak Komitesi, durumlarından şüphelendiği, hain olarak gördükleri Ermenilere suikastlar uygulamıştır. Hınçak-Taşnak taraftarıları tıpkı bugünün terör örgütü gibi, kendi ırkdaşlarından zorla para toplamışlar, para vermeyen Ermeni zenginlerine tehdit mektupları göndermişlerdir. Bu mektuplara rağmen korkup sinmeyen, ben devletimden memnunum diyen Ermenileri de katletmeye başlamışlardı.

O dönemde Hınçak ve Taşnak komitacı Ermenilerin öldürdüğü (mezkûr şahsın tabiriyle tarihin affetmediği işbirlikçi hıyar, çakal ve hain)  bazı Ermeniler:

-İstanbul’da yaşayan Avukat Haçik, Hınçak Komitesi tarafından etki altında bırakılan 15 yaşında Armenak adında bir Ermeni çocuk tarafından Topkapı'da öldürülmüştür.

-Gedikpaşa Surp Hovhannes Ermeni Kilisesi vaizi Dacad Vartabet, komitacıların propagandalarına geçit vermediği için parçalanmıştır.

-Dikran Karagözyan adlı hayırsever bir Ermeni, komitacıların 300 lira para isteğine karşı çıktığı için Beyoğlu Ağa Hamamı civarında öldürülmüştür. (Dikran Efendi müstakil bir yazıyı hak edecek kadar mühim bir tarihi şahsiyettir. Bugün bile Ermeni cemaatinin hafızasında önemli bir yeri vardır.)

-Tıpkı Dikran Efendi gibi tüccar Apik Uncıyan’da komitacıların isteklerini geri çevirdiği için Galata'da katledilmiştir.

-Ermeni Jamhanyan ve Balyozyan İzmir’de Taşnakların kurbanı olmuşlardır. 

-Taşnak örgütünün bir üyesi olan Gergeriyan, komitacıların münasebetsiz tutumlarını kınadığı için ajan addedilerek Erzurum'da katledilmiştir.

-Erzincan'a bağlı Armudanlar bucağında Ermeni Aharon komitacıların gereksiz kan dökmelerinin Ermeni halkına felaketler getireceğini gördüğü ve "Bu çıkmaz bir yoldur" dediği için öldürülmüştür.

-Dönemin Patriği Aşıkyan'ın, Osmanlı Devleti yanında olması komitacıların hoşuna gitmemiş, Diyarbakırlı Agop adında bir Ermeni genci tarafından 28 Mart 1894 günü kendisine patrikhane kilisesinde bir suikast düzenlenmiştir. Agop’un kullandığı Karadağ tabancasının tutukluk yapması sayesinde patrik hazretleri ölümden dönmüştür, Fakat Patriğin arkadaşı Simon Maksut onun kadar şanslı değildir. Suikasttan yaklaşık 2 ay sonra Simon Maksut Galata’da Havyar Hanı önünde öldürülmüştür.  

Yukarıdaki liste daha da uzatılabilir. Kendi devletiyle bir meselesi olmayan bu toprağın insanları dün olduğu gibi bugün de birileri tarafından hakir görülmektedir. Dün Hınçak-Taşnak Komitacılarının yanında yer almayanlar nasıl hor görülmüş, ezilmiş ve yaşam hakları ellerinden alınmışsa, bugün de terör goygoycularının yanında yer almayanlara aynı son reva görülmektedir.

Dün Taşnaklar vardı, bugün de PKK. Malum yazarın terör örgütü PKK’nın siyasi uzantısı partiye oy vermediği için öldürülen Kürtlerle ilgili bir tane onurlu çıkışını göremezsiniz. Bunun sebebi muhtemelen onları da hain ve işbirlikçi görmesinden dolayıdır. Zaten ilgili şahıs yine bu toprakların sembol ismi olmuş Hrant Dink’in katillerinin kanallarında aylarca programlara çıkmamış mıydı?  

Bugün bu ülkede PKK, “Sarayın Kürdü”  söylemiyle "Pentegon'un Kara Kolu" oluşunu saklamaya çalışıyor.

Bir düzeltmeyle yazıyı bitirelim: Sarayın değil "Külliyenin Kürdü", "Külliyenin Türkü", "Külliyenin Rumu", "Külliyenin Ermenisi" ve "Külliyenin Arabı" olarak bizler kendi devletimizi ayakta tutmaya çalıyoruz.. Emperyalzimin elinin altında duran kirli bir maşa olma onursuzluğuna, alçaklığına düşmemeye çalışıyoruz. 

"Pentegon'un Kara Kolu" ahlaki açıdan Külliyenin Kürdü'nden üstün olamaz.  "Pentegon'un Kara Kolu" "Külliyenin Kürdü" ile karşılaştırılırsa ilkinin alçaklığı hemen fark edilecektir. Reziller ahlak iddiasında bile bulunamazlar! 






YORUMLAR

Ahmet Balı
15-10-2018 23:07:00

Agzina Saglik Talat Hocam

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER HABERLER
FOTO GALERİ
YUKARI