Bugun...
KIBRIS HARİTASI YENİDEN ÇİZİLENİRKEN


Mustafa Yürekli
 
 

facebook-paylas
Tarih: 13-01-2017 20:16

Birleşmiş Milletler adı verilen dünya yönetiminin doğasını anlayabilmek için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni büyüteç altına koymak yeterli. KKTC, fiilen bir devlet. Ne var ki BM tanımadığı için yok hükmünde. BM’nin tanıdığı, dünya sistemine dahil ettiği ve uluslararası ilişkilere katılan devletler ise bağımlı.

Günümüz dünyasında BMGK’nın onaylamadığı devlet tarih sahnesinde yok; onayladığı devletler de küçük devlet, aslında yerel yönetim hükmünde.. “Bölgesel güç” olmaya kalkışan yönetimlere de ülkeleri cehennem ediliyor.  

Feryat ediliyor: “Türk parası saldırı altında. Türk ekonomisi saldırı altında. Türkiye’nin iç güvenliği saldırı altında. Türk turizmi saldırı altında.. Türkiye’nin güney hudutları saldırı altında.” Türkiye ne zaman saldırı altında değildi ya da güvenliğini sağlamıştı diye sorarlar değil mi? Bu ahmakça feryat yukarıdan geliyorsa durum gerçekten fena demektir..

20. yüzyılın başında işgal ettikleri İslam ülkesini, ikinci yarısından itibaren küçük küçük devletlere dönüştürdüler ve buralarda kurdukları denetim sistemlerini işbirlikçi yönetimlere teslim etmekteydiler. Emperyalizmin İslam devletini mikro devletlere dönüştürme politikası 1990 sonrasında küreselleşme sürecinde daha da hız kazandı. Afganistan, Irak ve Suriye’nin işgalle parçalanmaları, Kıbrıs konusunu da etkiliyor; İslam toprağı Kıbrıs elimizden alınıyor. 

Kıbrıs meselesini, dünyadaki gelişmelerin içine koyup anlamlandırmak gerekir. Muhtemel gelişmeler, ürperti vericidir.

Bu emperyalist saldırılar furyasında, medyanın da maharetiyle Türkiye’ye Kıbrıs’ı unutturmaya çalışıyorlar. BM, Kıbrıs konusunda Türkiye’nin aleyhine bir oyun tezgahladı.. Cenevre’de bu emperyalist oyun başarı ile uygulamaya konulmaktadır. 

BM’nin önceki Kıbrıs söylemine göre harita tüm başlıklarda anlaşıldıktan sonra masaya konacaktı. Eroğlu-Hristofyas ve Eroğlu-Anastasiadis görüşmelerinde bu kurala ve bu mutabakata sıkı sıkıya sadık kalındı. Bırakın haritayı III. Cumhurbaşkanı Eroğlu döneminde toprak bile konuşulmadı. Eroğlu, Anastasiadis’in tüm girişimlerine rağmen buna izin vermedi. Ne olduysa, Mustafa Akıncı’nın Nisan 2015’de Cumhurbaşkanı seçilmesiyle oldu ve BM’nin sözde güvence altına aldığı yılların mutabakatı artık bir kenara atılmaktadır. Kısaca Eroğlu döneminde masadan kaçan Anastasiadis, Akıncı döneminde aniden masaya döndü ve büyük bir el çabukluğuyla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tarih sahnesinden kaldırmaya çalışıyor; Kıbrıs’ı bir Rum  adası haline getirmek için var gücüle çalışıyor.

Akıncı liderliğindeki Türk tarafı habire taviz vermeye başladı, üstelik karşılığında hiçbir şey almadan. Sonucu öngörmek kehant değil: KKTC’yi lav etmek, egemenliği Rumlara devretmek ve Rumların idaresi altında azınlık olarak yaşamak pahasına, sözde ortak bir devlet kurmak. Kıbrıs Rum kesiminin talepleri bellidir. Rum haritası, dünya güçlerinin dayatması olarak önümüzde durmaktadır.

Bugüne değin hiç görüşülmemiş olan dört Rum’a bir Türk nüfus oranı kabul edilmiş görünüyor. Toprak tavizi ve bunun ne kadar olacağının yüzdeliği de belirlenmiştir; adanın dörtte biri, sahiller Rumlara, türkler iç tarafa yöntemiyle. Dört özgürlük denen, serbest dolaşım, yerleşim, çalışma ve mülk sahibi olmak kabul edildi. Toprak üzerinde ilk kullanıcı hakkı kişisel mülkiyet haklarına indirgendi. Türkiye’nin garantörlüğün kaldırılması ile Türk askerinin adadan tümüyle çekilmesi tartışılıyor. Bu masada nice tozlu dosyaların açılması kabul edildi, bir bilseniz. Tüm bu tavizler verildi ama “dönüşümlü başkanlık” konusunda Rumlardan hala bir ses seda yok.

Akademisyenler, medyada köşe tutan yazarlar dut yemiş bülbül gibi susmaktadır. Bu Kıbrıs suskunluğu hiç hayra alamet değildir. Anayasa değişikliği oylamasının tantanasında Kıbrıs’ta işler oldu bittiye getirilebilir. Burada “milli” basınımıza bir hatırlatma yapmak istiyorum. Akıncı-Anastasiadis müzakerelerinde tüm bunları verirken neleri aldığımızı hiç mi merak etmiyorsunuz? Cenevredeki Kıbrıs müzakereleri konusundaki ilgisizlik ve suskunluğunuzu tarih kaydetmektedir.. Bir İslam toprağı elden çıkarken seyirci kalmanın vebali büyük. Bu dünyada olmasa bile ahirette mutlaka hesap verecekseniz.   

Cenevre’de neyi kazandık? Yunanistan ve Güney Rum Cumhuriyeti medyasını takip ediyoruz.. Adamlar hiçbir şeyi kaybetmediklerinden emin. Türkiye’yi “Cenevre’de harita sunma tuzağı”na düşürmenin kutlamasını ve bayramını yapıyorlar. “Dönüşümlü başkanlık” havucuna koşan korkak tavşanlar bu millete hesap veremezler.

Türkiyenin bölünmesi Kıbrıs’ın elden çıkmasıyla başlar. Kıbrıs’ı elinde tutacak kadar akıllı ve güçlü değilsen vatanını kaybedersin. İktidar, "Mavi Marmara" ve "Halep" davalarını nasıl sonuçlandırdıysa, "Kıbrıs" davasında da benzer bir yol izleyip neticelendirebileceğini sanabilir. Bu yanlış hesap milletten mutlaka döner. İktidar, AB'ye üyelik müzakerelerini hala ilk siyasi tercih olarak görebilir. İktidar, 15 Tammuz sonrasında iyice sıkıştığı uluslararası ortamda AB müzakerelerine can simidi gibi sarılabilir. AB müzakerelerinin canlandırılması karşılığında, Kıbrıs'ta AB'nin istediği pozisyonu kabul etmek, Türkiye için tehlikeli ve karşılıksız bir taviz olacaktır. İktidar, Kıbrıs meselesinde vereceği tavizlerle ömrünü uzatmaya baş vurabilir mi? Böyle bir politika, maşeri vicdanda yankısını bulacak ve iktidar partisini en ağır cezaya mahkum edecektir.



Bu yazı 5739 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
Henüz anket oluşturulmamış.
YUKARI