Bugun...


NİYAZİ KARABULUT: Mekânın İslamileşmesi
Aslında şehir estetiği dediğimiz şey insan mekân ilişkisinin insani özelliklerin öne çıkarılarak düzenlenmesidir. Geçmişine sırt dönerek yapılan şehir biçimlemelerinin şehrin sakinlerini de biçimlendirdiği, şehrin içinde yaşayanları kendine benzettiği bir vasatta toplumsal ruh halinin sağlıklı olması düşünülemez.

facebook-paylas
Tarih: 13-11-2022 00:22
NİYAZİ KARABULUT: Mekânın İslamileşmesi

Çağdaş dünyanın bir bunalım içinde olduğunu söylemek malumun ilamı. Avcılık ve toplayıcılık dönemlerinde daha farklı bir ifadeyle tabii olmayan şeyler üretmeye başlamadan önce insanoğlu doğayla uyum içerisindeydi. İnsanın doğaya ve kendine yabancılaşmasıyla bunalım başladı. Öyleyse, bu bunalımın altında yatan nedenleri derinlemesine irdelemek gerekir. Hikmet'ten kopmuş insan egosunu tatmin edebilmek için bilgiyi zulmün aracı yaparak insanların sahip oldukları fıtri aklın gereklerini inkâr etmiştir. Modernite ile doğaya karşı hegemonik bir tavır takınmıştır. Dücane Cündioğlu şöyle der. Kültürün doğaya egemen olduğu her yerde, doğa, birden bire kötülüğün kaynağı haline gelir.

Rönesansla birlikte, Avrupa insanı iman ile olan bağlarını koparmış sekülerleşerek tabiatla yarışmaya girmiştir. Dünyevi sınırlılıkları aşabilme hürriyetini ve yetisini kendisinde görmüş böylece canavarlaşma eğilimine girmiştir. Artık onun için özgürlük, niteliksel değil, niceliksel bir hal almıştır. Bu ruhla dünyaya tahakküm etmeye yeltenmiş, coğrafya ve tabiata muarız bir konuma gelmiştir. Kentleşme böyle bir meydan okumanın semeresidir.

Batı düşüncesinde "hikmet"e, yer yoktu. İnsanın hazzı ön plandaydı, bu yüzden de tefekküre, temaşaya, murakabeye zaman yoktu… Yeryüzünü ve onun zenginliklerini sömürebileceğini gören insanoğlu, en sonunda, metafiziğin cenderesinden kurtulmuştu. Artık sadece, faydalı / faydasız zaviyesinden tabiata bakarak onu hoyratça tüketmeye başladı. Çünkü batı kafası kaynakların sınırlı, arzuların sınırsız olduğuna iman etmişti. İslam ise kaynakların sınırsız olduğunu söylüyor, Rabbimiz rızkı garanti altına alıyordu. Aynı zamanda arzuları da sınırlıyordu. İslam'da insanla tabiat, tabiat ilimleriyle din arasındaki kopmaz bağ, bizzat Kur'an-ı Kerim'in hedefi olan tevhid inancında mevcuttu. Kur'an-ı Kerim' deki cümlelere verilen «ayet» adının, aynı zamanda, tabiat dünyasında ki şeyler için kullanılması tabiatla uyumlu olmayı gerekli kılıyordu. Zaman gibi kaynaklar da israf edilemezdi.

Kentler tabiatı tahrip ederek varlıklarını gerçekleştiren organizmalardır. Yunan kentlerindeki agora, sosyalist kentlerdeki meydan, kapitalist kentlerdeki iş merkezi ve AVM’lere karşılık İslam şehrinde şehrin merkezinde mabet vardır. İslam’da mekân ibadethane etrafında gelişir. İbadethane şehrin merkezi ve kalbidir. Kalbin atıyor olması hayat belirtisidir. Günümüz kentinin merkezi AVM’lerdir. Hayatın ritmi oralarda atmaktadır. Ancak ritim bozukluğu gözlemlenmektedir. Bu durum kentin kalben rahatsızlığıdır. Zaman zaman sekte-i kalb zafiyeti yaşayan şehirler mevcut. Maalesef bu gün kalbi atmayan kentlerin elamanlarıyız. 

İslam şehirlerinin alâmetifarikası nedir diye düşündüğümüzde şu tespitleri yapabiliriz. İslam şehrinin en önemli özelliklerinden birisi orada işlerin meşveret üzere yürümesidir. Çünkü onların işleri aralarında şura iledir. İslam şehirlerinde ölümü hatırlatacak unsurlar ön plandadır. Mezarlar şehrin uzağında değil insanların her gün görebildikleri yerlerdedir. Böylece hayatın geçiciliği sürekli insanlara hatırlatılmış olur. Yahya Kemalin dediği gibi: “Biz ölülerimizle birlikte yaşarız.”

İslam şehirlerinin “mahremiyet”i önceleyen inşası en önemli özelliklerinden biridir. Mahremiyet hem bireyi hem aileyi hem de bütün gündelik hayatı kuşatan bir etkiye sahiptir. Çıkmaz sokak bir mahallin mahremiyetini sağlar. Onun için İslam şehirlerinde çıkmaz sokaklar çoktur. Evler genellikle avlu içerisindedir ve içe dönük bir hayat vardır. İslam şehrinde kalabalığın en fazla olduğu yer mesciddir ve orada bile mahremiyet vardır. Kentlerdeki kalabalıkların gözde mekânı bulvarlar mahremiyeti zedeler. Çarşı pazarların sevimsiz yerler olarak nitelenmesi belki de bu sebepledir.

İslam şehri daima “tevazunun”, mekânı olarak gelişir. İbadethane çevresinde gezen bir kimse kulluğunun bilincinde olarak tevazu ile gezer. Dinî ve siyasi yapıların haricinde İslam şehirlerinde insan ölçeğini aşan heyula yapıların gelişmemiş olması bir anlayışın gereğidir. İnançlı olsun veya olmasın fark etmez bir insan mabet ortamında saygılı davranırken gökdelenler karşısında aciz bırakıldığını düşünür. Mabet yanında kendini güvende hissederken büyük binalar yanında ezildiğini hisseder.

Bulvarların vitrinlerle varoluşu kentin en hastalıklı tarafını oluşturur. Tüketim mahkûmları bu vitrinleri seyrederek satın alma duygularını tatmin eder. Satın alma gücü olmayanlar ise satın alamamanın ezikliğini yaşarlar. Kapitalizmin sunduğu, sahiplik algısı oluşturan, kısa bir süreliğine tatmin eden nesnelerle mahkûm olmuş bir kalabalık. Bir türlü tadına doyamadığımız tüketici çılgınlığının gözü kapalı havarilerini üreten hikmet ve irfana ev sahipliği yapmayan bir şehir İslamileşemez. İslam şehrinde vitrin olmaz,  yiyecekler açıktan sergilenemez. İnsanlar aylak aylak dolaşıp zaman öldüremez.

İslam şehrinde toplumun tamamı düşünüldüğü gibi hayvanlar da şehrin ana unsuru kabul edilir ve onlarla ilgili düzenlemeler yapılır. Kuş sarayları bunun en somut örneğidir. Osmanlı ülkesini ziyaret eden batılı bir seyyahın aktardığı şu bilgi bu anlayışa ışık tutmaktadır. Müslüman evlerini hemen fark edersiniz onlar evlerinin bacalarına leylekler yuva yapınca ocaklarında ateş yakmazlar.

İnsan fıtratının erdemlerle oluşturduğu ruh ile toplumsal zaruretlerin düzenlediği birlikte yaşama anlayış ve davranışı problemsiz sürdürülebiliyorsa bir medeniyet şehrinden bahsedebiliriz. Aslında şehir estetiği dediğimiz şey insan mekân ilişkisinin insani özelliklerin öne çıkarılarak düzenlenmesidir. Geçmişine sırt dönerek yapılan şehir biçimlemelerinin şehrin sakinlerini de biçimlendirdiği, şehrin içinde yaşayanları kendine benzettiği bir vasatta toplumsal ruh halinin sağlıklı olması düşünülemez. Böyle dizayn edilen şehirler estetik şehir olmaktan ve İslami şehir olmaktan uzak kalırlar.






YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER HABERLER
FOTO GALERİ
YUKARI