Bugun...


SEDAT YILMAZ: KUR MERKEZLİ YENİ BİR 'KÜRESEL KRİZ' KAPIDA
Kovid salgını öncesinde başlayan ancak pandemi sürecinde yüksek seviye kazanan ülkeler arası para – kur manipülasyonları dünyayı dış ticaret kaynaklı yeni bir global daralmaya sürüklüyor. Mevcut küresel finansal sistemin etkisiyle pandemi sürecinde ülkelerde yükselen enflasyon, hammadde bulma zorluğu ve tedarik zinciri sorunları ülkeleri kur oyunlarına yönlendiriyor.

facebook-paylas
Tarih: 05-12-2021 18:43
SEDAT YILMAZ: KUR MERKEZLİ YENİ BİR 'KÜRESEL KRİZ' KAPIDA

Dünya pandemi belirsizliği ile boğuşurken kur ve para manipülasyonlarıyla genişleyen yeni bir global ekonomik kriz ile karşı karşıya. Kovid salgını öncesinde başlayan ancak pandemi sürecinde yüksek seviye kazanan ülkeler arası para – kur manipülasyonları, dünyayı dış ticaret kaynaklı yeni bir global daralmaya sürüklüyor.

Ülkeler pandemiden büyük zarar gören ekonomilerini kurtarma planları yapıyor. Mevcut küresel finansal sistemi içinde olan veya olmayan devletler yükselen enflasyon, hammadde bulma zorluğu ve tedarik zinciri sorunları sebebiyle kur başta çeşitli finansal yolları çözüm aracı olarak kullanıyor. 

Dünyada üretme kabiliyeti yüksek birçok ülke, belirsiz salgın ortamında dış ticaretini iyileştirmek, ithalatını düşük seviyede tutmak ve yükselen enflasyonu dizginlemek için ayakta kalmaya çalışırken küresel finans sisteminin sahipleri ise söz konusu devletleri rezerv para baskısıyla tehdit ediyor.

Dünyada yüzde 60 seviyesinde rezerv bölgeye sahip ABD parası dolara karşı cepheleşen ülke sayısı pandemide daha da artıyor. Çin’in başının çektiği dolara karşı savaşan ülkeler içinde Türkiye’nin de yer alması dikkatler kaçmıyor.

Dolara karşı cepheleşiyorlar

Son bir asır içinde üç aşamalı kur savaşı gören dünyada 4’üncü aşama kur mücadelesinin yeni bir küresel krize yol açabileceği öngörülüyor. Aynı konu ekonomist James Rickards’ın “Kur Savaşları” adlı kitabında da açıkça belirtiliyor ve kitapta bundan sonra gelme ihtimali olan küresel krizle ilgili atıflar yapılıyor. Kitapta tedbirler alınmadığı takdirde, dünyanın yeniden bir finansal krize girme ihtimalinin yüksek olduğu belirtiliyor.

Halen devam eden ülkeler arası kur kavgaları Pasifik, Atlantik ve Avrasya bölgelerinde giderek yükseliyor. Halen yürürlükteki finansal sistemin sahibi olarak görünen ABD’nin Çin’deki ekonomik yükselişi durdurabilmek için Asya’ya yönelik büyük kur baskıları yaptığı ve elindeki rezerv para avantajını kaybetmeme savaşı verdiği gözleniyor. Küresel değişimi yine kendi lehine çevirmek isteyen ABD’nin küresel kriz pahasına da olsa bugün için geçerliliğini gideren kaybeden Bretton Woods benzeri bir finansal mekanizmayı hayata geçirmek için taban oluşturduğu kaydediliyor.

Ancak Çin, Japonya, Avrupa’nın önemli bir kısmı ve Türkiye’de devam eden kur savaşlarının ne zaman sona ereceği ve bir küresel kriz çıkmadan nasıl biteceğini kimse kestiremiyor.

Tüm dünya zarar görüyor

2008 küresel krizini yaşayan George W. Bush’tan sonra başkanlığa seçilen Barack Obama ve Donald Trump Çin’in Yen’i düşük tutup yüksek üretimli bir ekonomik politika izlemesi ve ABD’yi dış ticarette geçmesi bugün de ABD’nin en büyük meselesi. Joe Biden Yen kurunu düşük tutan Çin’e karşı olmadık siyasi politikalar geliştiriyor ancak henüz Asya’nın devine diş geçirebilmiş görünmüyor.

Trump döneminde zirveye çıkan ABD – Çin ticaret savaşı bugün daha şiddetle sürüyor. Trump’ın ABD – Çin ticaret savaşındaki ateşi harlamasıyla küresel krizin eşiğine gelen dünyadaki ekonomi sorunlarına pandeminin de eklenmesi küresel daralmayı daha hızlandırıyor.

Günümüzdeki finansal gelişmeler ülkesel, bölgesel ve küresel olarak devam ediyor ve dünya küreselleştikçe sorunlar artıyor. Söz konusu ortamda bir ülkenin ekonomik durumu iyileşmiş gibi görünse de aslında kendisiyle birlikte tüm dünya zarar görüyor.

Küresel daralmanın yani yeni bir küresel ekonomik krizin önünün alınması için ülkelerin işbirliği içine girmeleri, uluslararası ekonomik kurumların kur savaşlarını değil de, tedarik zincirindeki sıkıntıları giderici tedbirler alması ve dünya ticareti önündeki engellerin kaldırılması isteniyor.

Ülkelere rezerv dolar baskısı

Küresel yüzde 60 rezerv para alanı olan doları politika aracı olarak kullanan ABD; halen Türkiye, Çin, Japonya, G. Kore, Almanya, İrlanda, İtalya, Hindistan, Malezya, Singapur, Tayland, Meksika ve İsviçre gibi bir çok devleti baskı altında tutmak için kur manipülasyonu dahil her türlü para düzeneğini kurgulamaktan çekinmiyor.

ABD, Çin ile birlikte parasının değerini düşük tutarak ticaret üstünlüğü kurmaya çalışan ülkeleri yakından takip ediyor. Bunun içinde Türkiye’nin de olduğu tahmin ediliyor. ABD, açıktan beyan etmese de Türkiye gibi muhalif politika izleyen ülkeleri döviz oyunlarıyla dolar bölgesinde tutma gayreti içinde tehdit ve baskılarını artırdığı gözleniyor.

Söz konusu gelişmeler, pandemi öncesinde Türkiye’ye yönelik kur operasyonları ve halen bugün devam eden manipülatif döviz oyunları mevcut savları destekliyor. İsviçre en son geçen Nisan ayında manipülasyon kriterlerine uymadığı gerekçesiyle “üç kritere sahip ülke” statüsünden çıkarılmıştı.

Anlaşılan o ki, pandemi sonrası finansal piyasaları zor günler bekliyor. 2021 yılında da daralan ekonomiler, giderek zorlaşan dış ticaret koşulları, döviz piyasaları ve kur ile manipülasyon suçlamaları gündemden pek eksik olmayacağa benziyor.

Kur bazlı küresel ticaret savaşı

Para – kur manipülasyonu basit bir ifadeyle bir merkez bankası ya da para otoritesinin kuru etkileme amaçlı yerel para karşılığı yabancı para alım – satımı ile döviz piyasasına müdahalesi anlamına geliyor. Manipülasyonda bir ülkenin para basıp enflasyon oluşturma ve yerel paranın diğer paralar karşısında değer kaybetmesi sağlanıyor. Böylece o ülke dış ticarette yani ihracatta diğer ülkelere karşı avantaj elde ederken ithalatını azaltarak ekonomide korumacı bir yapıya bürünüyor.

Çin ile birlikte Avrupa’da Almanya, İsviçre, Türkiye, Asya’da Japonya, Güney Kore, Vietnam, Tayvan, Tayland ve birçok ülke kur manipülasyonu alanları görünümünde. ABD kendini kur manipülasyonundan korumak için üç kriter geliştirmiş ve bunu 2015 yılında bir yasa ile yürürlüğe koymuş.

ABD Hazinesi, izleme kriterini sadece Amerika'nın en büyük 12 ticaret ortağını değil, ABD ile 40 milyar doların üzerinde ikili ticarete sahip ülkeleri de kapsayacak şekilde genişletmiş. Ayrıca, cari fazla eşiğini GSYH’nin yüzde 3’ünden yüzde 2’ye indirerek, izlenen ülkeler listesini de genişletmiş. Trump başkanlık döneminde ABD’nin önde gelen ticaret ortaklarının kur manipülatörü kriterlerini karşılanmadığını ancak Çin de dahil olmak üzere dokuz ülkenin yakından izlenmesi gerektiğini bildirmiş.

İçten içe yanan kur ateşi

ABD yasasına göre bir ülkenin para – kur manipülatörü ilan edilmesi için; ABD ile ticarette 20 milyar dolar üzerinde ticaret fazlası vermiş olması, cari işlemler fazlasının GSYH’in yüzde 2’sinden yüksek oluşması ve döviz piyasasına müdahalenin 6 – 12 ay gibi sık aralıklarla yapılması gerekiyor. Ancak Trump başkanlığı döneminde bu 3 kriter aynı anda yerine gelmediği halde Çin’i kur manipülatörü olarak ilan etmiş ancak Çin buna aldırış etmiyor. Yine İsviçre de ABD’nin kur manipülasyonu suçlamasını reddediyor, şayet baskının devam ederse döviz piyasasına daha güçlü müdahale edeceğini duyuruyor.

Sürekli kur manipülasyonuyla suçlanan Çin cephesinden ABD Başkanı Joe Biden'ın gelecek hafta düzenleyeceği Demokrasi Zirvesi’ne yönelik eleştiriler gelmeye devam ediyor. Çin Komünist Partisi Politik Araştırmalar Ofisi Direktör Vekili Tian Peiyan ABD politik sisteminin gerçek demokrasiyi yansıtmadığını, Biden'ın düzenlediği Demokrasi Zirvesi'nin bir şaka olacağını söylüyor.

ABD Tayvan'ı 9-10 Aralık’ta gerçekleşecek Demokrasi Zirvesi’ne davet etmiş, bu durum Çin'in tepkisini çekmişti. 110 ülkenin davet edildiği listede Çin ve Rusya yer almadı. Çin demokrasi ile yönetilen ada ülkesi Tayvan'ı kendi topraklarının bir parçası olarak görüyor. ABD tarafından ilk defa düzenlenecek olan bu zirveye katılım ABD Başkanı Joe Biden’ın nüfuzu ve Çin ile Rusya karşısında sözlerinin arkasında ne kadar durabildiğinin bir sınav olacağı düşünülüyor.

Türkiye kur savaşının neresinde?

Rezerv para kavgalarının giderek savaşa dönüştüğü pandemi sürecinde birçok ekonomist, dünyanın 1929 bunalımından sonra meydana gelen 2008 küresel krizine benzer yeni bir küresel daralma ile karşı karşıya kalacağını değerlendiriyor.

Mevcut küresel finans sisteminin zararlı etkilerinden kurtulmak isteyen ve ekonomik bağımsızlık için son 20 yıldır yeni politikalar geliştiren Türkiye ise ABD başta gelişmiş birçok ülkenin finansal baskısından kurtulmada adeta Kurtuluş Savaşı veriyor.

Yıllarca para politikasında yüksek faizi ön plana alıp düşük kur modelini uygulayan ve portföy yatırımlarında yabancı sermayenin en önemli gelir kaynaklarından biri haline gelen Türkiye’nin son dönemde dövizdeki yükselişe aldırmadan düşük faizi önceleyen yatırım, üretim ve ihracatı ekonomisinin merkezine oturtması faiz geliriyle yürüyen yurtiçi ve yurtdışı finans çevrelerini ürkütmüş görünüyor.

Dolayısıyla söz konusu faiz ve kur sistemi, Türkiye gibi yeni yükselen ülkeleri elinde tutmak için özellikle döviz piyasalarında kur manipülasyonu dahil her türlü düzeneği kurguluyor. Açıkça bir yazarın ifadesiyle, ‘Batı, sistemden çıkmaya, bu kölelikten kurtulmaya çalışan milletleri ve devletleri cezalandırıyor. Çok güçlü ekonomilere (Çin gibi) yapabilecekleri hiçbir şey yok. Türkiye gibi, yeni yükselen güçleri sistemde tutmak için ağır bir baskı uyguluyor.’

Son bir aydır yüksek bir kur manipülasyonuna uğrayan Türkiye’nin hemen ardından kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’in notu teyit etmesine karşılık diğer kuruluş Fitch’in dalgalanma nedenini Merkez Bankası kararlarına karışılması olarak açıklayarak not görünümünü negatife indirmesi kur oyununun bir devamı şeklinde algılanıyor.

Fakat Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ekonomi politikalarını yatırım, istihdam, üretim ve ihracat üzerine kurulu olduğunu söylemesi ve “Bizim tek derdimiz var; ihracat, ihracat, ihracat ve bunu başaracağız” demesi kur manipülasyonlarına karşı Türkiye’nin duruşunu gösteriyor.

Türkiye ekonomide reel yolu seçti: Yatırım, üretim, ihracat

Küresel kovid salgını sürecinde dünyada üretimin durması, tedarik zinciri ve beraberinde tedarik zincirinde yüksek kısıtlara sebep oldu. Başta ABD, Avrupa ve Çin’in ortak yaklaştıkları konu bu; küresel krize giden yoldan bir an önce kurtulmak. Şimdi hiçbir ülke işin nereye varacağını kestiremiyor. Dünyanın lojistik merkezinde olan Türkiye ise dünyadaki mevcut gelişmeleri takip ederek kendine yeni bir yol çizdi ve üretimi öncelik yaptı. Üretimi engelleyen faiz sistemini geri plana itti.

Türkiye’den yıllarca faizle nemalanan yurtiçi ve yurtdışı çevreler ise ülkenin belirlediği bu yeni yola engel olmaya çalışıyor. Doğu ve Batı arasında fiili savaşlara dönebilecek bir ortamda yatırım, üretim ve ihracatı ekonomi politikasının üzerine oturtan Türkiye ise dövizdeki yükseliş durmasa da politikasında kararlı olduğunu gösterdi.

Türkiye’de kargaşa oluşturmaya çalışan özellikle tefeci zengin kesimlerin gelir kaybını, enflasyonu ve dolardaki yükselişi yanlış algı ve yoksulluk edebiyatıyla kamuoyuna yansıtıp orta ve düşük gelirli vatandaşları yönetim aleyhine yönlendirme girişmeleri ortalığa saçılırken Türkiye’nin reel bir ekonomide kararlı tutum izlemesi muhalif kesimi daha çıkmazlık içine itti. Toplumdaki genel kanaatin küresel kaynaklı yurtiçine yansıyan olumsuz gelişmelerin büyük ihtimalle 2022 yılı itibariyle ortadan kaldırılması ve 2023 seçimlerine daha sakin bir ortamda gidilmesi merkezinde yoğunlaşıyor.

Gündemi yoğun bir haftayı geride bırakırken Hazine ve Maliye Bakanlığı’nda Lütfi Elvan’ın yerine Nureddin Nebati’nin atanması, yükselen döviz kurlarına karşılık 7 yıl sonra gelen TCMB’den yaklaşık 1,5 milyar dolarlık müdahale, Kasım ayı enflasyonu ile ihracat ve pozitif seyreden PMI verileri, diğer taraftan kredi kuruluşları Moody’s’in not teyidine karşılık Fitch’in Türkiye’nin not görünümünü negatife indirmesi, ABD Merkez Bankası (FED) Başkanı Jerome Powell’ın şahin söylemleri, dünyaya yayılan yeni varyant kovid-19 Omicron, İngiltere’nin çağrısıyla biraraya gelen G7 ülkeleri sağlık bakanlarının dünyanın yeni bir varyant tehdidiyle karşı karşıya kaldığını açıklamaları ve eylem çağrısında bulunmaları öne çıkan gelişmeler oldu.

Bu hafta yatırım araçlarından Borsa İstanbul’da işlem gören hisse senetleri haftalık bazda ortalama yüzde 7,54, altının gram satış fiyatı yüzde 8,15, dolar/TL yüzde 10,85, euro/TL yüzde 10,69 değer kazandı. Piyasalarda 1000 TL’lik yatırım borsada 1075,4 lira, dolarda 1108,5 lira, euroda 1106,9 lira ve altında 1075,4 lira oldu.

6 – 10 Aralık haftasında yurtiçinde Hazine nakit dengesi, TCMB piyasa katılımcıları anketi ve işsizlik oranları, ABD’de dış ticaret dengesi, TÜFE, Michigan Tüketici Güven Endeksi, Euro Bölgesi’nde GSYH, Çin’de dış ticaret dengesi ve enflasyon, Japonya’da GSYH ve ÜFE verilerin takip edilecek.

Söz konusu gelişmeler doğrultusunda piyasalardaki beklentiler şöyle oluştu:

BIST 100… Borsa İstanbul (BIST) 100 endeksi en düşük 1.776,77, en yüksek 1.914,13 puanı gördükten sonra haftayı önceki hafta kapanışına göre yüzde 7,54 artarak 1.910,41 puandan tamamladı. Borsada 2000 puan güçlü direnç, 1800 puanlar ise destek görünümünde.

DOLAR/TL… Haftayı yüzde 10,85 değer kazanarak 13,7950 liradan kapatan dolarda güçlü direnç 14 lira çevresinde olacağı gözleniyor. Dolardaki destekler 13,5 lirada yoğunlaşıyor.

EURO/TL… Dolar gibi euro da TL’ye karşı yükselişini sürdürürken bu haftaki kazancı yüzde 10,69 oldu ve haftayı 15,5680 liradan kapattı. Kurdaki direnç 16 lira ve destek ise 15 lirada güçlülük kazanıyor.

ALTIN… Omicron varyantı endişelerine rağmen 1800 doları geçemeyen ons altın 1780’li seviyelerde salınıyor. 96,15 seviyelerindeki dolar endeksindeki seyir ABD parasının güçlülüğünü destekliyor. Ancak tahvil faizlerindeki gerileme ise dikkat çekerken ons altındaki yatay durum gözlerden kaçmıyor. Kapalıçarşı’da işlem gören 24 ayar külçe altının gram satış fiyatı bu hafta yüzde 8,15 kazanımla 780,00 liraya, Cumhuriyet altınının satış fiyatı da yüzde 8,15 artışla 5.161,00 liraya yükseldi. Geçen hafta sonu 1.166,00 lira olan çeyrek altının satış fiyatı da 1.261,00 liraya çıktı. Gram altındaki yükselişin dolara bağlı seyredeceği tahmin ediliyor.

PETROL… Omicron varyantının bastıları petrol üzerinde sürüyor. Gözlerin çevrildiği OPEC ve OPEC dışı bazı üretici ülkelerden oluşan OPEC grubu toplantısında kademeli olarak her ay 400 bin varil üretimin düşürülmesi planına devam kararı alması fiyatları da yatay seviyede bıraktı. Brent petrol 69,8 dolardan, WTI ise 66 dolar seviyesinde işlem görüyor. Önemli bir gelişme olmadığı sürece fiyatların bu seviyede hareket edeceği öngörülüyor.

KRİPTO PARA… Bu hafta kripto para ABD Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu (SEC) Başkanı Gary Gensler’ın piyasanın daha fazla denetleneceğine dair yeni kripto uyarısı ve dünyaya yayılan yeni Omicron varyantı etkileriyle sert bir düşüş yaşadı. Piyasanın lider parası Bitcoin 42 bin dolara kadar geriledi, daha sonra toparlanarak 47 bin dolar seviyesine çıktı. Bitcoin haftalık bazda yüzde 13,36, Ethereum yüzde 3,87, Ripple yüzde 17,41 oranında değer kaybetti. Piyasada en fazla değer kaybeden para yüzde 19,83 ile Polkadot olurken en fazla değer kazanan para yüzde 33,54 ile Terra oldu.




Kaynak: Analiz Gazetesi



YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER HABERLER
FOTO GALERİ
YUKARI