Dünya jeopolitik kırılmaların belki en sinsi dönemini yaşarken Katar’ın 2022 Dünya Kupası organizasyonunu üstlenmesi söz konusu süreçte en göze batan bir gelişme olarak karşımızda. Dünyadaki ayrışmanın nereye gideceği henüz meçhul, ancak Katar ve yanında olanların duruşu net.

2010 yılında Dünya Kupası organizasyonunun Katar’da yapılacağının belirlenmesinden sonra ülkeye küresel çapta öyle saldırılar geldi ki akla, hayale sığacak cinsten değil… Böyle bir organizasyonu Katar gibi küçük bir ülkenin kaldıramayacağı, LGBT’yi desteklemediği, insan haklarında çok gerilerde olduğu, alkolü yasakladığı, evrensel değerleri ihlal ettiği, futbol kültürünün olmadığı ve teröre destek verdiği gibi ipe sapa gelmez o kadar çok uluslararası baskı oluştu ki!

Asırlardır devam eden Doğu-Batı çekişmesi esasında 2022 Katar Dünya Kupası’nda farklı bir şekle bürünmesine rağmen ABD-Avrupa ile Çin-Rusya cephesinin başını çektiği ülkeler arasındaki ayrışma geçmiş asırları aratmıyor değil. Dünyanın yeniden kutuplaştığı dönemde Katar Dünya Kupası nasıl mesaj veriyor, az da olsa cevaplara ulaşabileceğiz.

Şöyle ki: Öncelikle bu tür organizasyonlar Batı bölgesinin dışında yapıldığında her zaman tu-kaka oluyor… Bir kere Batı, Katar’daki organizasyonunun başarılı olmasını istemiyor… Katar ve beraberinde İslâm dünyasına her zaman olduğu gibi önyargı ile yaklaşıyor… Gerçek dışı yayın ve yaklaşımlara organizasyonu diplomatik boyuta taşıyıp karalama kampanyaları ve manipülasyonlarını her ortama yayıyor… Maalesef Katar’da futbol siyaset malzemesi yapılarak konu başka mecralara çekiliyor.

Niçin acaba?..

Katar yüzölçümü küçük bir ülke ancak atom karınca mesâbesinde. Enerji dışındaki sektörlere yatırımcı çeken Katar, teknoloji ve bilgi birikimini daha fazla yükseltme peşinde. Ekonomideki durumu da grafiklerdeki iyi tablolardan anlaşıyor. Yüzde 30’un üzerinde cari fazla veren Katar; gelirini enerji ihracatı desteğiyle yüzde 60 yükseltmiş… 2021 yılındaki GSYH büyümesini bu yıl üç kat artırarak yüzde 5’i yakalayacak bir performansa ulaşmış. Ülkenin savunmasında Türk Silahlı Kuvvetleri etkin bir güç.

Dolayısıyla 5 milyar dolar değerindeki 2022 FIFA Dünya Kupası için yaklaşık 220 milyar dolar harcayan Katar’a hakikaten büyük haksızlık yapılıyor. Osmanlı döneminde olduğu gibi Türkiye’nin her zaman yanında duran, Batı’ya hep haklı ve gerçekçi siyasetle karşılık veren Katar’a Rusya muamelesi yapılmaya çalışılıyor.

Geriye dönük 7 dünya kupası organizasyonunun toplam altyapı maliyetinin yalnızca 40 milyar dolar olduğu hesap edildiğinde sâdece 7 yeni stat için 9 milyar dolar, Doha metrosu için 36 milyar dolar ve diğer harcamalarla birlikte belki de Katar’a 250 milyar dolara mâl olacak organizasyonun bu kadar tepki almasının nedenini herhâlde fark edebiliyorsunuzdur… Bu çekememezliğin altında İslamifobi’den başkası olduğu söylenemez.

Bugünlere ışık tuttuğunu gördüğüm 7 Haziran 2017’de “Hepimiz Katarlıyız!” başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Yazıyı Katar’ın milli duruşuna ithaf ederken makalemi aynen bir kez daha veriyorum…

“…Bugünlerde bir Katar olayı yaşıyoruz. Gelişmeler Türkiye’yi ve dolayısıyla bölgeyi yakından ilgilendiriyor. Yaklaşık 1 haftadır, Suudi Arabistan başta olmak üzere, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Mısır ve Yemen; Katar’a karşı siyasi ve diplomatik kısıtlamalar uyguluyor.

Bu ülkeler Katar’a sınırlarını kapattılar… Kara, deniz ve havada irtibatlarını kestiler. Ülkelerindeki Katar vatandaşlarını sınır dışı etme kararı aldılar. Adeta Katar’ın dünya ile bağlantısını kopardılar.

Sebep, Katar’ın teröre destek vermesi!.. Doha merkezli Katar sözüm ona DAEŞ’e ve El Kaide’ye yakın duruyormuş… Müslüman Kardeşler’e de sempati besliyormuş… Husileri el üstünde tutup İran’ın politikalarını savunuyormuş!.. İddialara bakıldığında zaten olayın; bir dolaptan, başa çorap örmekten başka bir şey olmadığı ortada.

Tabii ki, Katar ‘teröre destek verme’ iddialarını kabul etmiyor. Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed b. Abdurrahman El-Sani, ülkesinin bir komplo ile karşı karşıya kaldığını, Katar’ı hiçbir ülkenin ‘Terörizme destek veriyor’ suçlamasıyla itham edemeyeceğini, olayın bir komplo olduğunu her oturumda söylüyor.

Evet, Arap yarımadasının doğu ucundaki Katar’a ağabeyleri sırtını döndü. Toprakları içinde büyük bir Amerikan askeri üssünün bile bulunduğu Katar birden bire nasıl yalnızlaştırıldı?

Öncelikle şunu düşünelim! Katar’da bir Türk askeri üssünün kurulması çalışmaları yapılıyor… (Batı’ya göre) olacak iş değil… Amerika buna müsaade eder mi? Etmez tabii…

Aslında ABD Başkanı Donald Trump’ın son Suudi Arabistan gezisinde cebindeki 110 milyar dolarlık silah faturasıyla Katar olayını fişeklediği ve geç kaldığı iddia edilen Ortadoğu planlarını hemen harekete geçirmek için fitili ateşlediği belirtiliyor.

…(Onlara göre) geç kalan plan ise Büyük İsrail’in de içinde olduğu Büyük Ortadoğu projesi… Bittabi bu trendi daha iyi anlamak için, olayı Arap baharına kadar taşımak hatta daha gerilere götürmek gerekiyor.

Arap baharı, bilindiği üzere Kuzey Afrika’dan başlayıp Ortadoğu’ya hatta Orta Asya’ya kadar uzanan bölgede Batı’nın işgalci emellerinin yeniden hortlatılması... Büyük Ortadoğu projesinin bir parçası… Aynı proje doğrultusunda daha geride ise Irak’ın işgali ve 11 Eylül olayı var. Türkiye’deki gezi olayları da Arap baharının Türkiye versiyonundan başka bir şey değil. Yani plan geniş… Plan büyük…

Peki, küçücük Katar’ın Ortadoğu projesindeki yeri ne ki, şu anda bütün dünya üzerine çullanıyor?

(Anlatalım…) Analiz yapalım… Katar 2,7 milyon nüfuslu, 11 bin 437 kilometrekare toprağı olan bir ülke… Ancak dünya üzerinde yaptığı yatırımlara bakıldığında ilgi ve dikkat çekici sonuçlarla karşılaşırsınız… Bir kere doğalgaz rezervi açısından Rusya ve İran’dan sonra dünyada üç büyükler arasında. 

Bu ülkenin ayrıca gayrimenkulden sanayiye, finanstan turizme, iletişimden spora kadar dünya üzerinde 350 milyar doları aşan bir yatırımı söz konusu. 2022 Dünya Futbol Şampiyonası burada (yapılıyor)…

Diğer taraftan… Katar’ın Türkiye’ye de son dönemde yaptığı yatırımın büyüklüğü 18 milyar doları buluyor. Yani Katar, dünyada gerek siyasi ve gerekse ekonomi alanında uyguladığı dengeli politikalarıyla parlayan yıldız…

Katar’ı daha iyi anlamak için bir anekdot daha vereyim…

19. yüzyılda İngilizler Körfez’i işgal ederken buna tek karşı çıkan Emir Temim’in büyük dedesi Muhammed El-Sani ve oğlu bugünkü Katar’ın kurucusu Kasım El-Sani oldu. Katarlılar hiçbir zaman Osmanlı’yı satmadı. Son duruşlarıyla da dürüstlüğün genlerinde olduğunu gösterdiler.

İşte, ekonomisini ve politikalarını ‘Yatırım demek; dünya barışı demek, yatırım demek; aş, iş demek, zenginlik demek’ anlayışıyla geliştiren Katar, icraatıyla aslında sömürgeci ABD’yi ve koalisyonunu rahatsız ediyor… İşin özeti, Katar, cetvelle çizilen Ortadoğu’daki paylaşıma razı olmayan birkaç ülkeden biri. Onurlu bir şekilde yoluna böyle devam etmek istiyor.

(Batı ise böyle onurlu, karakterli ülkenin büyümesini karşı oyunlar kuruyor, engellemeler yapıyor)

Yani Katar bugün; bölgedeki ihtirasların, kötü emellerin freni, istikrarın anahtarı durumunda. Şurası unutulmamalı ki, Türkiye’nin Katar ile dayanışma içinde olması; Suudi Arabistan liderliğindeki 5 ülkeye kesinlikle muhalefet değil, bilakis destektir. (Asıl muhalefet, Batı’nın işgalciliğinedir. Türkiye – Katar ilişkileri de bunu açıkça doğruluyor.) Devamla; Türkiye’nin Katar’ın arkasında durması yine İran psikozusunu sürekli öne sürüp bölgeyi silahlandıranlara (işgal etmeye çalışanlara) ağır bir tokattır.

Son söz “Hepimiz Katar”lıyız… Katar’ın yanındayız… Yanında olmaya devam edeceğiz!..”

Kaynak: 

https://www.bursatv.com.tr/hepimiz-katariz-ve-katarliyiz-makale,2458.html