Bugun...
ALDANMAK ÖLDÜRÜR


Mustafa Yürekli
 
 

facebook-paylas
Tarih: 20-05-2016 20:30

Kralı Herodun sorusu uykuyu delmekti.. Vaftizci Yahya’nın cevabı uyanıklık, yani irfan!

2007 yılında, İsrail'de bir üniversite,  Roma tarafından atanan Yahuda Kralı Herod'un mezarının Kudüs'e 12 kilometre uzaklıkta bir yerde bulunduğunu açıklamıştı. 

Bu haber, Yahudi krallardan Herod’un zindana kapattığı Yahya’yı gece yarısı çağırtıp günlerdir zihnini meşgul eden soruyu sormasını, bu ünlü Herod ile  Yahya Hikayesi’ni hatırlattı bana..

Kral Herod, Vaftizci Yahya’yı getirmelerini emrettiğinde, kaşları çatılmış, çenesi sarkmış, yüzü kararmıştı. Zihni bir mesele ile meşgul olduğunda aynen böyle kararırdı çehresi… Gardiyanlar Vaftizci Yahya’yı zindandan alıp huzura çıkardığında, vakit gece yarısını çoktan geçmişti.

“Uzun zamandır zihnimi karıştıran, uykularımı kaçıran bir mesele var. Bilginlerle de konuştum, kahinlerle de konuştum, tatmin edici bir cevap alamadım hiçbirisinden…” dedi Herod.

“Bilirim, sen peygamber soyundan gelen, aziz bir adamsın.”

Herod burda bir an durdu, bir süre süzdü muhatabını. Yaltaklanmasının karşılığını beklermiş gibi… Vaftizci heykel katılığındaki duruşunu hiç bozmadı. Bunun üzerine Herod, konuşmasına devam etti.

“Firavun’la Musa’nın hikayesini bilirsin. Hani Firavun İsrailoğullarına musallat olmuştu da Allah Musa’ya kavmini alıp da Mısır’ı terk etmesini söylemişti. Ve Musa da kavmini alıp Kızıldeniz’in kenarına gitmişti. Peşlerinde Firavun ve ordusu. Musa çaresizlik içerisinde gözlerini göklere çevirince Rabbi, asasını Kızıldeniz’e vurmasını buyurmuştu. Musa asasını Kızıldeniz’e vurmuş ve Kızıldeniz de ikiye yarılmıştı. Musa da kavmiyle birlikte sağ salim karşıya geçmişti. Peşlerinden gelen Firavun ve ordusu ise Kızıldeniz’in bulanık sularında boğulmuştu. Mesele şu; her şeye kadir olan Rabb, niçin İsrailoğullarını su üstünde yürütmedi de Kızıldeniz’i ikiye yarıp, deniz yatağını kendilerine yol eyledi?”

Bu soru üzerine, “Hikmet öyle bir lokmadır ki senin gibi aldanmışların kursağından asla geçmez” dedi Vaftizci Yahya. Ve devam etti. “Ama benim vazifem sorulan her soruya doğru cevap vermektir, soran kim olursa olsun. Senin sualinin hikmetine gelince… Bu Rabbin bir hilesidir. Firavun aldansın diye kurulmuş bir tuzak”…

“Çünkü” dedi Yahya, “İsrailoğulları su üstünden geçip Kızıldeniz’i geçseydi, o zaman Firavun ve ordusu peşlerinden gitmezdi. Herkes bilir ki suyun üstünde yürünmez. Bir mucizedir bu. Halbuki deniz yarılıp da deniz yatağı yani toprak ortaya çıkınca Firavun ve ordusu “Biz toprağın üzerinde yürürüz” dediler. Herkes toprağın üzerine yürüyebilir çünkü. Oysa denizin ikiye yarılması da bir mucizeydi. Ama Firavun ve ordusu toprağı görünce mucizeyi unuttu.”

“Aldandılar. Ve herkes bilir ki, aldanmak, öldürür!”

Hz.Musa ve ordusu, deniz yarılıp da toprağı görünce de bunun bir mucize olduğunu biliyordu. Çükü varlıklar dünyası, hayat ve tarih, Allah’ın ilminin, iradesinin ve kudretinin altındadır.

Oysa Firavun ve ordusu, toprağı görünce, ilahi iradeyi ve mucizeyi hatırlamadı bile. 

 “Türkiye’nin Ruhu Cemil Meriç Belgeseli”nde Erdal Beşikçioğlu'nun yorumladığı bu şahane kıssa, Cemil Meriç’in şu sözüyle tamamlanır:

“Tanzimat’tan bu yana, Türk aydının alın yazısı iki kelimede düğümleniyordu. Aldanmak ve aldatmak… Genç nesiller Tanzimat’tan beri karşılaştıkları ihaneti görünce bir sığınak aradılar. İslamiyet’i bilmiyorlardı ve tarihlerinden utandırılmışlardı. Oysa dünyanın en büyük medeniyetini kurmuş bir ülkenin çocuklarıydık. Genç nesiller masallarla avutulamazlardı artık. Bu sahte Batıcılıktan tiksinmişlerdi. İkiye ayrıldılar; ülkenin mukaddeslerine sarılanlarla, sosyalizme gönül verenler… Batının kelimeleriyle; sağcılar ve solcular.. Nesiller bu aldanışı kanlarıyla ödediler..”

Modern dünyada Müslümanlar da diğer modern insan toplulukları gibi biçimle, suretle/görüntüyle ilgileniyorlar; hakikat, anlam, muhteva ve öz, herhangi bir değer ifade etmiyor. Görsel çağın icabını yerine getiriyor herkes..

Allah’a, hakikate, öze, anlama sırtını dönüp sahteye, görüntüye, biçime sarılanların  ne bugünü ne de yarını var. Sahte, suret, biçim ya da görüntü, anlamın önüne geçtiği zaman içi boş işlerle uğraşılır.. Ehl-i dünya aldanmıştır.

İrfan, hakikati, hakikiyi, anlamı/ özü, biçimin, suretin önüne geçirmek, onu suretin esaretinden kurtarmak ve hayata hâkim kılmak için var..

Ne yazık ki modern Müslüman’ın muhtaç olduğu irfanla işi yok; çağdaş Müslümanların bütün uğraşısı, biçimde, kabukta yoğunlaşmaktadır. Hakikat, anlam ve özden kopuk ve çok uzaktalar.   

Sadece biçimle, görüntüyle, sahteyle uğraşmak aldanmaktır. Aldanmak, öldürür!



Bu yazı 3142 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
Henüz anket oluşturulmamış.
YUKARI