Bugun...
ÖTE YAZILARI


Nizamettin Yıldız
 
 

facebook-paylas
Tarih: 30-03-2016 11:20

Hz.Ali’nin bir sözü var: "Çocuklarınızı, kendi bulunduğunuz zamana göre değil, onları yaşayacakları zamana göre yetiştirin". Çocuklarımızla iletişim kurmakta zorlanıyoruz. Onların ilgi alanları, konuştukları dil, dinledikleri müzik, oynadıkları oyunlar çok farklı. Geçmişte yazılmış kitapların çoğu dil ve üslup yönünden bu çağın insanının ilgisini çekecek gibi görünmüyor. Yeni kitapların yanı sıra özü aynı kalarak geçmişte yazılmış kitaplarında günümüz insanına hitap edecek şekilde dilimize çevrilmesi ve sadeleştirilmesinin gerekli olduğunu düşünüyoruz.

Sezai Karakoç, yeni bir dil yeni bir üslup kullanarak çağımızın insanlarının anlayacağı bir özellikte eserler veren düşünürlerden biridir. Onun kitaplarının klasikler arasına girdiğini söyleyebiliriz. 1960’lı 70’li yıllarda yazdığı günlük yazıların bile bir çoğu, bugün yazılmış gibi tazeliğini korumaktadır. O yıllardaki yazılarında ülkemiz ve İslam dünyasının sorunları hakkında ortaya koyduğu çözüm önerileri bugün için de geçerliğini sürdürmektedir.

Bu yazıda adı geçen şair ve yazarımızın "Ruhun Dirilişi" isimli kitabı üzerinde durmak istiyoruz. Bu kitaptaki yazılar 1969 ve 1970'te yazılan yazılardan oluşmakta ve şu başlıkları taşımaktadır:

  .Ruhun Dirilişi

  .Dağ Çağrısı

  .Hazreti Yusuf’un Düşü

  .Allah ve İnsan

  .Tapınma

  .Ağaçlar ve Mezartaşları

  .İnsanın Düşmanları ve Şeytanın Köleleri

  .Geçmişte ve Geleceklere Doğru İnanç

  .Gökle Yer Arasında İnsanın Anlamı

  .Yaratılış Sırrı

  .Allah’a İnanma Bir Müjdedir

  .Ölümden Sonra Kalkış

Bu başlıklar bize yazıların derinliği hakkında sanırım bir önfikir veriyor. Adeta şiir diliyle yazılmış. Ruhun ölümüyle kasdedilen, insanın hakikattan uzaklaşarak özünü, inanç ve değerlerini kaybetmesidir. "Ruhun dirilişi" derken de insanın kaybettiği değerlere yeniden kavuşmasıdır. Yazar bizi öncelikle dağa çağırır. Ona göre dağ yüceliğin, saflığın, olgunluğun sembolüdür. Hz.Nuh’un gemisi bir dağa indi. Hz.Musa’ya vahiy Tur Dağı’nda geldi. Hz.İbrahim peygamber, bir mağarada hakikate erdi. Ashab-ı Kehf dağdaki bir mağaraya sığındı. Hz.İsa meşhur vaazını bir dağda verdi. Hz.Peygambere ilk vahiy Hira(Nur) Dağ’ında geldi. Eski Yunanlıların fani tanrıları bile Olimpos Dağ’ındadır. Ama çağımız insanı içtiği suyun bile kaynağı olan dağın değerini tam olarak bilememektedir.

Kitapta yer alan yazılar içinde yer yer eski Yunan, Roma, Mezopotamya, Mısır ve Batı Medeniyetleriyle İslam Medeniyeti karşılaştırmaları yapılarak İslam Medeniyeti’nin bariz üstünlüğü vurgulanır. Yahudilik, Hıristiyanlık, Konfüçyüs dini, Taoizm, Budizm, Brahmanizm vb.dinlerin insanı ezip hiçleştirmesine karşılık, İslam’ın, insanı evrenin en üstün varlığı olarak gördüğü belirtilir.Ayrıca Camus, Nietzstche, Sartre, Marx, Kierkegaard, Malraux vb.yazar ve düşünürlerin görüşlerine yer verilerek gerekli eleştiriler yapılır. İşte kitaptan bazı alıntılar:

*  “Ah, lekelenmiş melek vaktim! Leyla Mecnun baharım. Ölümsüz bir kabre asılmış kentim. Kuşsuz sepetim. Günah çelengi bedenim. Yasağın kirecine batmış kalbim. Fanilik alçım. Arabın düşmüşü, Türkün ezilmişi, Kürdün boğulmuşu gölgem. Sizif’lik alın yazım. Prometelik yankım. Dağılmış kalbimin son izleri düşlerim.”

 * “Ah, o ne kervandı ki Hz.Yusuf’u alıp Mısır’a götürdü? Acaba o kervanda hangi ‘sır eri’ vardı? Çaresizliklerden kurtaran Allah, gizlediği hangi hikmet eri ile kervanı çölleri aştıra aştıra Yusuf’un içinde bulunduğu kuyunun başına çekmişti. Kervanı kuyuya çeken bu susayış, insanlığın bir kurtarıcıya olan susayışının ta kendisi miydi? Kervan, insanlığın özleminden bir demet miydi?”

 * “İnsan, Allaha inancını yenilemeli, tazelemelidir. Bir alışkanlık gibi değil. Bir töre gibi bile değil. Bir mirastır bu ama bir miras gibi de değil. Sanki ilk ve son insan kendisiymiş gibi, Allah'a inancını tazelemelidir insan…”

 * “İslam, insanlığa ve çağlara bir müjdedir. Onu, kendisinin Müslüman olduğunu iddia edip de maddeye yapışan,maddeye tapan kişilere bakıp değerlendirmemeli.İslam’a en uzak onlardır… Çağımızda Müslüman ölüm uykusundan uyanmalı, içine battığı karamsar uyuşukluktan sıyrılmalı ve Allahın müjdesiyle dirilmeli, sonra öleyazan çağın ve insanlığın ruhunu bu müjde ile diriltmeli, yenilemeli ve tazelemelidir.”

 * “Öteki dünyanın, her birimiz için gelecek olan yeni bir dünyanın inkârı, insanı, nerden geldiği ve niçin geldiği ve nereye gittiği ve niçin gittiği bilinmeyen bir varlık yapacaktır. Ya da yokluktan gelip yokluğa giden, iki yokluk arasında bir parlayıp sönen bir geçici varlık ışığı. İnkârcılar, tanrıtanımazlar, buna kolaylıkla inanırlar ve artık ötesini düşünmezler. Oysa, bu yokluklar ne demektir? Yokluklar arasında bir varlık niçin doğmakta, niçin bu varlık geçici bir an içinde sönüp gitmektedir? Neden var olmakta, gözyaşları dökmekte, sevinç sesleri çıkarmakta, korkmakta, yiğitçe davranmakta, iyilikler ve kötülükler işlemekte, kimi kez yücelmekte, kimi kez yerin dibine batarcasına alçalmaktayız?”

Nizamettin Yıldız, Ulu Kanal

twitter.com/51nizamettin 
facebook.com/51nizamettin



Bu yazı 17627 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
Henüz anket oluşturulmamış.
YUKARI