Müslümanlar, Allah’ın yapılmasını emrettiği hac farizasını yerine getirmek üzere Hacc’a gittiklerinde Allah’ın misafiri olurlar. Bu, aslında Kâinatın Rabb’ına konuk olmak gibi, insanlığın ulaşabileceği en yüce bir makam, en yüce bir şereftir. İnsan bu şerefe, Hacc farizasını yerine getirirken ulaşır.
Ramazan’da da bir başka misafirlik olayıyla şereflenir Müslümanlar. Ancak bu sefer Müslümanlar misafir değil, ev sahibi konumuna geçerler ve büyük misafiri karşılama ve ağırlama şerefine yükselirler. Anadolu İrfanında verilen bir isim olarak kullanılan Büyük Misafir kavramını, Değerli bir Hocamla geçen gün ramazan sohbeti yaparken onun ağzından dökülürken yakaladım. Büyük Misafir, aslında Ramazan-ı Şerif’e nispetle söylenen bir sözdür.
BÜYÜK MİSAFİR, RAMAZAN’DIR.
Misafir bereketiyle gelir. ‘Büyük Misafir Ramazan’ da pek çok bereketle dünyamıza gelir ve bizi feyizli, bereketli ve huzurlu kılar. Ben bunların dört tanesini kısaca arz edeceğim:
1- Ümmet Olmanın Farkına Varma: Ramazan’ın gelişiyle, günümüzde sadece doğrudan onunla ilgili ibadetlerde olsa bile bütün Müslümanlar birlik beraberlik içerisine girerler. Haramlardan ve mekruhlardan sakınmada, yemede, içmede, helalinden haz almada, helalinden hazlardan korunmada, sevmede, sevilmede ve hayatın pek çok alanında birlikte hareket etmeye başlarlar. Böylece Müslümanlar bir ümmet, hatta ‘insanlık için çıkarılmış en hayırlı bir ümmet’ olduklarının farkına varırlar. Ümmet bilincine varmak en önemli noktaya varmış olmaktır. Bu aynı zamanda bir bütün halinde ve bölge bölge Ümmetin sevinci ve kederleriyle de yakından ilgilenmeyi ve yakınlaşmayı doğurur. Bunu, Ramazan bize bir defa daha kazandırır. Hatta bu koskoca ümmet bir kampta imiş gibi hayata aynı anda başlama, aynı anda durdurma, başka zamanlarda olmadık derecede toplu ibadet etme moduna girerler.
2- Takvaya Ulaşma: Ramazan, Kur’an’da belirtildiği şekliyle en büyük gaye için gelir. O’nun gelişiyle kalpler yumuşamaya, incelmeye ve takvaya doğru kanat çırpmaya başlar. Yani o güne kadar olmadık derecede Allah’ı anarız. Allah’ı, Allah’ın rahmetini, merhametini, kitabını, şeairini, nimetlerini anarız. Oruç olmanın verdiği ruh haliyle de artık O, her zaman her yerde bizim gündemimizde olur. Bir iş ve eylem yaparken ya da bir iş ve eylemden kaçınırken veya ilgisiz kalırken hep O’nu düşünerek bunlara yöneliriz. Takva da zaten budur. Takva, sürekli olarak Allah’ı hatırda tutmak, O’nu anmak ve bu anışla yapıp ettiklerimize yön vermektir. Çağın seküler-materyalist anlayışı, ‘Allah’ı, Dini bu işe katma’ dediği oranda biz Müslümanlar olarak her şeye ve her harekete Allah’ı katmaya başlarız. Zaten Bakara 183. Ayet’te de orucun asıl gayesinin bu olduğu ifade edilir: Takvaya ulaşmak yani Allah’ı her an akılda ve gündemde tutarak hareketlerimizi o bilinçle ayarlamaktır.
Oruçlu iken Allah’ı ve yukarıda belirttiğimiz hususları okuyarak, düşünerek bilgi ve tefekkür dağarcığımızı geliştirdiğimiz oranda takvaya ulaşırız.
ORUÇ, MÜMİNLERİ, TAKVA BİLİNCİNE ULAŞTIRMAK İÇİN HER YIL GİRİLEN BİR AYLIK BİR KAMPTIR.
3- Hayata, Eşya ve Olaylara Yeni Bir Bakış Kazandırma: Büyük Misafir Ramazan bizi, yeni bir dünyaya taşımak üzere hayatımızda bir yeniden yapılanma gerçekleştirir. Evimizde, mutfağımızda, işyerimizde, tarlamızda ve bütün bir çevremizde bizim olduğunu düşündüğümüz, sandığımız; belki uğruna nicelerini kırarak mücadele ettiğimiz hiçbir şeyin aslında bizim olmadığını, Hadid Suresi 7. Ayet’te belirtildiği gibi, daha sonra tamamen elimizden alınmak üzere şimdilik ‘kullanım içi bize verildiğini’ hatırlatır. Aslında onların hiç birisi bizim değil, geçici olarak kullanma iznine sahip olduğumuzu, Büyük Misafir oruçla Rabbimiz bize bir defa daha hatırlatır. Bu çerçevede bize kullanım için verilenlerle çok fazla bütünleşmeyip, kalbimizi onlarla doldurmayıp, onları kendimize hasretmeyip, Veren’in istediği şekilde kullanmayı, özellikle de onlara ulaşamamış olanlarla paylaşmamızı bize öğretir.
BÜYÜK MİSAFİR RAMAZAN AYI, ASLINDA MADDİ VE MANEVİ İMKANLARI PAYLAŞMA AYIDIR.
4- Büyük Misafir Ramazan’ın bize kazandırmak istediği bütün ibadetler, taat ve niyazlar; güzel ahlak davranış ve kalıpları; diğer anlayış, yaklaşım ve yapıp etmeler, sadece Ramazan Ayı için değil, yılın 12 Ayı için olduğunu ve bu hatırlatmanın her yıl tekrarlandığını daha Ramazan’ın başında bilmek gerekir.
ORUCUN AMACI, KİŞİNİN ÖMÜR BOYU HELALLARA KARŞI DİKKATLİ; HARAMLARA KARŞI DA ORUÇLU OLMASINI SAĞLAMAKTIR.
Bunun için Ramazan’da başladığımız bütün güzellikleri, sadece Ramazan için değil, bütün bir hayat için yapmaya başladığımızın bilincinde oluruz, olmalıyız.
Büyük Misafir Ramazan’ın bize kazandırdığı sağlık bereketi gibi daha niceleri var ki, bu yazıda onlara değinecek yer bulamadık.
Bu bilinçle ‘Büyük Misafir Ramazan’ı Yüce Dinimizde belirtilen gayelere göre karşılamayı, yaşamayı; onlara ulaşmış olarak uğurlamayı Rabbim hepimize lütfetsin.