Değerli Kardeşlerim, bu gece hep birlikte inşaallah Miraç Kandilini idrak edeceğiz. Durumu uygun olanlarımızın pek çoğu bu geceyi ibadet ve taatla geçirecek. Miraç hepimiz için mübarek olsun.
Miraç, İsra ve Miraç olarak iki kademede gerçekleşmiş bir mucizedir. Hz. Peygamber’in (sav) Cebrail (as) ile beraber, ruhen ve bedenen, bir gece Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksa’ya yürümesine, İsra; oradan semaya ve en son olarak da Sidretü’l Münteha’ya yükselip, Allah’ın huzuruna varmasına, Zat-ı Akdes’ini yakinen görmesine, O’nunla zaman ve mekân üstü konuşmalar yapmasına da Miraç denir. Dolayısıyla bizim Miraç dediğimiz olay, aslında İsra ve Miraç’tan oluşan bir mucizeler zinciridir.
İsra ve Miraç, üç ayların birincisi olan Recep ayının 27. Gecesinde gerçekleşmiş bir mucizedir. Bu mucizenin anısına, her yıl bu geceyi Miraç Kandili olarak kutlar ve ‘Miraç yolculuğumuzu’ gözden geçiririz.
İsra, gece yürüyüşü; Miraç yükseğe çıkmak manasında olan “uruç” kelimesinden türetilmiş, Arapça bir isimdir ve merdiven anlamına gelmektedir. İsra, yürümek, koşmak, çalışmak ve çabalamak; Miraç ise, yükselmektir. Bu itibarla İsra ve Miraç, Resul-i Ekrem’in (sav) Mekke’den Kudüs’e yürümesi; yeryüzünden de, ulvi makamlara yani bizzat Allah’ın huzuruna yükselmesi demektir.
İslami literatürde İsra ve Miraç hakkında pek çok ayet, hadis ve bunlar üzerine yapılmakta olan tartışmalar vardır. Bu yazıda sadece İsra ve Miraç Ruhundan bahsedeceğim.
İsra ve Miraç bir mucizedir, dedik. Mucizeler, Allah tarafından peygamberler eliyle gösterilen olağanüstü olaylardır. Aşağı yukarı her peygamberin mucize (leri) si vardır. Mucizeler, hem insanlara bir hedef göstermeyi, hem de onların bu alanda yapabilecekleri işlerin en idealini sergilemeyi gaye edinir. Bu açıdan baktığımızda aslında İsra ve Miraç, geçmişte bir defa yaşanmış, olmuş bitmiş bir olay değil, devam eden, ya da tekrarlanabilen bir olaydır.
İsra ve Miraç, belirlenmiş hedefe varmak için, Rabbimiz’in gözetiminde Efendimiz (sav) tarafından başlatılmış kutlu bir yolculuktur. O hedef, önce Allah’a yaklaşma, yakınlaşma hedefidir. Dolayısıyla İsra ve Miraç, O’na varmayı, yaklaşmayı, yakınlaşmayı hedef edinen herkesin idraki gücünde yaşayabileceği bir olaydır.
İkinci olarak İsra ve Miraç, Allah’ın razı olacağı bir yaşam biçiminin sembolüdür. Allah’a yaklaşma ve yakınlaşma hedefine kilitlenmiş ve onun için bütün gücüyle çalışan, çabalayan, gayret eden her insanın varacağı bir hedeftir İsra ve Miraç. İnsanlar hayatlarında ya bu ulvi hedefe yönelik çalışır, çabalar ve koşarlar; ya da nefsin, şeytanın ve onların askerlerinin belirlediği ideolojiler doğrultusunda hareket ederler. Her insan bunlardan birine göre yaşar. Önce her insan, bunlardan hangisini yaşadığına dikkat etmelidir. Bu hedefe ulaşabilmek için, insanın önce sağlam bir imana sahip olması gerekir. Kalbini, imana aykırı kirlerden, paslardan ve özellikle ideolojilerin yüklerinden arındırması şarttır. Bu anlamda dikkat edilmesi gereken ikinci önemli bir husus, imanın yalnız kalple ilgili bir durum değil; onunla beraber kalbi, kişiliği, kimliği ve yaşamı belirleyen, ilgilendiren bir süreç olduğunun bilinmesidir. Allah’a inanmak, O’nun varlığına, birliğine, yüceliğine ve sonsuz kudretine inanmanın yanında; O’nun insanlara peygamberler vasıtasıyla dinleri gönderdiğine ve bu dinlerin sonuncusunun İslam olduğuna, İslam’ın da hayatın bütününü kucakladığına inanmaktır. O’nun bu anlamda gönderdiği her hükmün yüceliğine inanmaktır.
İsra ve Miraç hedefine ulaşabilmek için, bu imanın yanında insanın, severek ve iştiyakla hayatını İslam’a göre düzenlemeye çalışması ve bunun heyecanını yaşaması gerekir. Çünkü her ibadet bir yükselme vesilesidir. Örneğin, her namaz vakti girip te ezan okunduğunda her bir insan için, yeryüzüne milyonlarca merdiven (miraç) ya da asansör indirilir. Bunların bir kısmına insanlar biner, yükselirler. Fakat epeyce bir kısmı kullanılmadan tekrar geriye dönerler. Diğer bütün ibadetler için de durum aynıdır.
İsra ve Miraç hedefine ulaşabilmek için, her gününü, bir öncekinden daha iyi ve daha verimli geçirmeyi hedef edinmesi ve bunun için bütün gücüyle çalışması gerekir.
Kendi hayatlarında Miracı gerçekleştirebilenler, İsra ve Miraç ruhunu bir hayat şuuru edinebilenler iman kardeşliğinin getirdiği sorumluluğun da farkında olurlar.
İsra ve Miraç ruhuyla bir hayat yaşamak dilek ve temennisiyle, selamlar, sevgiler.